25 Nisan 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Âşıklar sultânı Cenâb-ı Mevlânâ buyuruyorlar ki :
Penç vakt âmed namaz-ı rehnümûn
Âşıkân-râ fî salâti dâimûn
Ney be-penç ârâm gired ân humar
K'anderan serhâst ne pansad hezâr
Nist zur gıbba vazife mâhiyan
Z'an ki bî-derya nedârend ins cân
Yekdem-i hicran ber-âşık çü sâl
Vasl-ı sâli muttasıl pişeş hayal
Bu beyitleri kısaca îzâh edelim.
"Farz olan namaz günde beş vakitdir ammâ âşıklar dâimâ namazdadırlar" diyor Hazret-i Mevlânâ. Sôfiyye lisânında buna "salât-ı dâimûn" derler. Bunu da kendileri uydurmamışlardır, Kur`ân'dan almışlardır. "الَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ دَائِمُونَ" âyet-i celîlesinde buna işâret vardır. Müfessirler bu âyeti beş vakit namazı terketmeyenler, farz olan namazlarda devamlı olanlar diye manâlandırıyorlar ki bu da doğrudur. Ama bu zâhirî manâsıdır âyetin bir de derûnî manâsı vardır ki, o da namazdaki huzûrdan, zikrullahdan hiç fâriğ olmayanlar demekdir. Aynı derûnî manâ, "وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۢ" âyet-i celîlesinde de vardır. Namazı kılmak başka namazı muhâfaza etmek başkadır. Namazı muhâfaza namazdaki hâleti devâm etdirmek, o hâl ile yaşamak demekdir ki bu da yine "salât-i dâimûn" ile aynı manâya gelir.
Cenâb-ı Mevlânâ âşıklardaki bu hâletin hikmetini şöyle îzâh ediyor, diyor ki, "Çünkü âşıkın başındaki sarhoşluk değil beş vakitle, yüz bin vakitle dahi geçmez". Mecâzî aşkda bile, âşık her ân maşûkunu düşünür, bedenen olamasa da rûhen dâimâ onunla beraberdir, sevgilisinden ayrı kalmaya tahammül edemez. Namaz her ne kadar âşıkla maşûkun buluşması ise de muvakkatdir, vakitle mukayyeddir yani günün pek azı namazla geçer. Onun için âşık, namazdan fâriğ olunca da Allah'ı unutmaz, her ân Allah'ladır, her ân Hakk'la beraberdir.
Hazret-i Mevlânâ, yine bu hâlin hikmetini îzâh sadedinde şöyle buyuruyor, "'Ziyâreti seyrek yap' emri vahdet denizinin balıkları için değildir. Zîrâ onlar bir ân denizsiz kalırlarsa ölürler. Bir ânlık ayrılık âşıka bir yıl gibi gelir, bir yıllık vuslat ise sanki bir hayâl gibidir" diyor. "Dostunu az ziyâret et" diye kadîm bir nasîhat vardır. Bu, insanları bıktırmamak içindir. Zîrâ insan ne kadar severse sevsin, dostunun alâkası belli bir raddeyi geçince sıkılır, bıkar. Halbuki vahdet denizinin balıkları mesâbesinde olan âşıklar için geçerli değildir bu. Çünkü balık susuz yaşayamadığı gibi, âşıklar da Allah'dan ayrı yaşayamazlar. Yani Allah'ı hiç unutmazlar, dâimâ Allah'ın huzûrunda olduklarını bilerek yaşarlar.