28 Mart 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
NUTK-İ ŞERÎF
Aşk câmını Mevlâ'dan nûş eyledim evvel çün
Bu âlem-i
insâne mestâne olup geldim
Ezelden aşk-ı ilâhîye isti'dâdı olanlar bu âleme geldiklerinde Allah aşkı ile mest olur, kendilerinden geçerler.
Vahdet elini kodum kesretde şikâr içün
Pes âlem-i
ebdâne mîrâne olup geldim
İnsan bu kesret âlemine vahdet diyârından gelir. İnsanın rûhu, ulvîdir ve Allah'dandır, bedeni ise süflîdir ve toprakdandır. Bu ikisi bir araya gelince insan meydana gelir. Beden fânîdir ve ölünce yok olur ama rûh ölmez, Hakk'a rücû' eder.
Dört yâr ile
bir oldum ülfetde karâr etdim
Ben menzil-i
irfâne şâhâne olup geldim
Bu âlem maddî unsurlardan meydana gelmişdir. Bu âleme gelen insan her ne kadar bu unsurlara muhtâc olsa da, bunlarla bir mikdar ülfet etse de yaradılış gâyesi bu değildir. İnsanın bu âleme gönderilmesinin asıl sebebi Hakk'ı bilmek, Hakk'ı bulmak ve Hakk'da olmakdır.
Dünyâdaki
cem'iyyet elbet sonu firkatdir
Verdim anı yârâne rindâne olup geldim
Rûh ile bedenin bir araya gelmesiyle meydana gelen dünyâ hayâtı elbette fânîdir ve herkes bir gün ölümü tadarak bu maddî âlemden ayrılacakdır. Sıradan insanlar için ölüm ile gerçekleşen bu ayrılık ârifler için ölmeden evvel vukû' bulur. Çünkü onlar ölmeden evvel ölerek maddî ve dünyevî bağlardan kurtulur ve hürriyyete kavuşurlar.
Arzû-yi
vatan almış aklını bu Mahvî'nin
Koydum seri
meydâne dîvâne olup geldim
Tezkiye-i nefs ve tasfiye kalb ederek rûhunu hürriyyete kavuşturan ârifler "ircı'î" hitâbını ölmeden evvel duyarak aslî vatanlarına rücû' etmişlerdir. Böylece "İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci'ûn" sırrı zuhûr etmişdir.
Îsâ Mahvî
Kuddise Sırruh