Aşk-ı Mecâzî ve Aşk-ı Hakîkî

6 Mayıs 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Hikmet
Muzaffer Efendi Hazretleri buyururlardı ki :
Mecâzî de olsa aşk, fenâ bir şey değildir. Tabii hudûdullaha riâyet etmek şartıyla. Allah'ın hudûduna riâyet edilmez de aşk şehvete dökülürse o zaman behîmiyyetdir yani hayvâniyyetdir.
Aşk bir suya benzer, hangi kaba dökülürse onun şeklini ve rengini alır. Kap temizse aşk da temiz görünür. Yani ıslâh-ı nefs eden bir kimsenin aşkı, aşk-ı ilâhîye dönüşür. Nefsini tezkiye etmemiş, kötü bir insanın aşkı ise, kirli bir şişeye konan suya benzer yani bu gibi kişilerde aşk, şehvet olarak zâhir olur.
İnsan, aşk-ı mecâzîde kalmazsa, aşk-ı mecâzî, insanı aşk-ı hakîkîye götürür. Nasıl ki tevhîde şirkden, ihlâsa riyâdan gidiliyorsa aşk-ı ilâhîye de aşk-ı mecâzîden gidilir.
Mecnûn Leylâ'yı sevmedi, Mecnûn Mevlâ'yı sevdi fakat Leylâ'da gördü. Sonra bir zaman geldi, Leylâ perdesi ref' olunca, "Leylâ Leylâ" derken Mevlâ'yı buldu. 
Öyleyse sen de aşk-ı mecâzîde kalma, geç, atla!
 Mecnûn'a sordular Leylâ nic'oldu
Leylâ gitdi adı dillerde kaldı
Benim gönlüm şimdi bir Leylâ buldu
Yürü Leylâ ki ben Mevlâ'yı buldum
Leylâ Leylâ derken Allah'ı buldum

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön