Aşkî Hutbeler - Takdim Yazısı

9 Şubat 2025 tarihinde yayınlanmıştır.

Hutbe

 

TAKDİM

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri, çok genç bir imâm ve hatîb olarak Vezneciler'deki Camcı Ali Camisinde vazîfe yaparlarken, bir gün tesâdüfen o câmi-i şerîfe gelen Diyanet İşleri Reisi Ahmed Hamdi Akseki, dersini dinleyince dikkatini çekmiş ve bütün İstanbul câmilerinde vaaz u nasîhatde bulunmasına müsâade olunması husûsunda zamanın İstanbul Müftüsü Ömer Nasûhî Bilmen'e emir vermişdir.

İşte o günden itibaren Efendi Hazretleri, Fâtih, Eyüp Sultan, Bayezid, Sultan Ahmed, Yeni Câmi, Sünbül Sinan, Nuruosmaniye gibi İstanbul'un belli başlı câmilerinde vaazlar vermiş, dersler yapmışdır. Ayrıca Ramazan aylarında Beykoz, Sarıyer, İstinye gibi merkezden uzak semtlere giderek, oralarda da halka vaaz u nasihatda bulunmuşlardır. 

1950 senesinde, Bayezid Çadırcılar'da Sultan Bayezid'in Sakabaşısı Durmuş Baba tarafından yapdırılan fakat zaman içinde harâb olan mescidi cemaatin de desteği ile ihyâ ederek, Cuma namazlarını kıldırmaya ve Cuma hutbelerini okumaya başlamışlardır. Sırf Allah rızâsı için yapdıkları bu irşâd vazîfesini vefâtlarına kadar devâm etdirmişlerdir.Yalnız seyahatler yâhud ciddi rahatsızlıklar sebebiyle ara verdikleri zamanlar olmuşdur. 

Bu çalışmada yayınladığımız hutbelerin hemen hemen hepsi işte bu mescidde îrâd edilmişdir. Amerika seyahatleri esnâsında oradaki müslümanlara hitâben îrâd etdikleri hutbeler de vardır. Bu çalışmadaki hutbelerin çoğunu daha önce iki ayrı sosyal medya platformunda ses kayıtları hâlinde yayınlamışdık. Youtube ve Soundcloud üzerinde Efendi Hazretleri adına açılan hesaplardan bunlara erişebilirsiniz. Daha sonra bunları birer birer yazıya aktararak Defter-i Uşşak adlı blogumuzda ve Efendi Hazretleri adına açdığımız sitede yayınlamışdık. Şimdi sıra bütün bu yazıları biraraya getirip kitap hâlinde okuyucuya sunmaya geldi. 

Efendi Hazretlerinin hutbeleri alışılmış hutbe tarzında değildir, vaaz ve ders uslûbundadır. Böyle olduğu içindir ki biraz uzundur. Yarım saat, kırk dakika süren hutbeleri çokdur. Başdaki ve sondaki duâlar ve nasîhatlar da hesâba katılırsa çoğu hutbe bir saat kadar sürer. Sebebini gelin bizzat kendilerinden öğrenelim. Bir Cuma hutbelerinde buyurdular ki :

Efendim, bazen biz böyle hutbeyi biraz uzatıyoruz, ben daha sizle çok konuşmak istiyorum ama, belki sizi üzerim, işçilerimiz var, memurlarımız var, vazîfelerine geç kalırlar diye kısa kesiyoruz hutbeleri. Gâyem de şudur. Buraya gelip de boş gidip gelme değil, bir şey öğrenelim. Hem Rabbimize ibâdet edelim, hem bir şey öğrenelim. Maksad da budur. Ve öğendiğimizle de kalmayalım, öğrendiğimizi de öğretelim, etrâfa, bildiklerimize, evlâd u ayâlimize, âilelerimize, çocuklarımıza, teyzelerimize, halalarımıza.

İki. Böyle biraz fazla konuşuyorum, terliyorsunuz, sakın üzülmeyin terliyoruz diye. Allah'a kasem ederim ki bu sıkıntılarınızın karşılığında, yarın yevm-i kıyâmetde insanlar bir ayak bin bir ayak üzerine olacakdır, kimi göbeğine kadar, kimi dizine kadar, kimi göğsüne kadar kimi başına kadar ter içinde olacakdır, terlerde kalacaklardır yani. Fakat Allah için terleyenler arşın gölgesindedirler, Resûl-i Ekrem'in civârındadırlar. 

Senin niyetin hâlis olsun, sana kâfî gelecekdir. Bu da bir ibâdet ve tâatdır. Onun için sakın bana darılmayın, "Efendi bizi fazla konuşuyor bizi burada sıkıştırıyor, sıkılıyoruz" filan demeyin sakın hâ, aklına böyle şey gelmesin. Öğrenmeye çalışın ve öğrenin, öğrenin, öğrenin. Öğrenmekle kalmayın, amel edin, ihlâs ile yapın. Ve öğretin. Ve kardeşlerinizi, arkadaşlarınızı, pek sevgili arkadaşlarınızı, Allah yoluna çağırın.

Evet, biraz uzundur Efendi Hazretlerinin hutbeleri ama o kadar da tesirlidir, insanın kalbine nüfûz eder. Kâh korkuturak ağlatır, kâh müjde vererek sevindirir, kâh aşk-ı ilâhî ile kalbleri titretir, kâh aşk-ı Muhammedî ile gözyaşı döktürür. Öyle ki O'nu dinleyip tövbekâr olanlar, kötü alışkanlıklarını bırakanlar, ibâdet ve tâata başlayanlar, ahlâkını düzeltip iyi insan olanlar, hadsiz hesâbsızdır. Çok büyük feyz ve bereket vardır bu hutbelerde. Bir irşâd âbidesidir bunlar, hikmet hazînesidir. Nitekim aradan kırk yıl geçmesine rağmen hâlâ tesîrini göstermekdedir. Hem kendimizden hem başkalarından biliyoruz bunu.

Hutbelerin muhtevâsından da biraz bahsedelim. Efendi Hazretleri hutbelerinde hep Allah’a îmân ve Resûlullah’a muhabbet üzerinde dururlardır ve tabii bunların gereği olarak muhabbetullah, muhabbet-i Muhammediyye, ihlâs, rızâ ve güzel ahlâkdan bahsederlerdi hep. Abdestin farzları, namazın sünnetleri gibi teferruata girmezlerdi. Abdest gibi, namaz gibi, oruç gibi ibâdetlerden bahsederken de hep bunların derûnî manâları üzerinde dururlardı. Bunların hikmetlerini îzâh ederlerdi. Ve hep kalbin hastalıklarından ve onlardan kurtulma çârelerinden bahsederlerdi. Bu itibarla da çok kıymetlidir bu hutbeler. Çünkü o gün olduğu gibi bugün de müslümanların bunlara ihtiyâcı var.

Böyle bir çalışmaya niçin gerek duyduğumuzu da kısaca îzâh edelim. Her ne kadar yazı, ses kadar tesirli değilse de daha kalıcı olduğu muhakkakdır. Ses kayıtlarının bir gün ortadan kaybolabileceğini düşünerek onları yazıya dökmek istedik. Bu birinci sebeb. İkincisi, Efendi Hazretlerinin bazı ifâdeleri yeni nesillerce anlaşılmayabilir, eski tabirler, yâhud konuşma diline mahsûs bir takım ifâdeler var çünkü. Bir de şu var. Efendi Hazretleri bütün hutbelerini irticâlen îrâd etmişlerdir. Yani bir hazırlık yapmadan, kağıda filan bakmadan. Takdîr edersiniz ki, böyle bir hitâbetde bazı dil sürçmeleri olabiliyor, yâhud bir takım basit hatâlar, takdim tehirler filan. Biz, onları da  gözden geçirdik ve bazı yerlere müdâhele etdik, bazı düzeltmeler yapdık.

Şunu da belirtmemiz lâzım. Malûm ya, cuma hutbelerinin başında Arapça bir kısım vardır. Duâ ve selâmlama kısmıdır bu. Bu kısım ekseriyâ aynıdır, o yüzden bunları her hutbenin başına koymadık, eserin sonundaki ekler kısmında yer verdik bunlara. Gene, hutbe sonlarında okunan salavât ve duâlar da ekseriya değişmiyor. Onları da kitabın sonundaki ekler kısmında yayınladık. Efendi Hazretleri zaman zaman hutbeyi bitirdikden sonra Cuma ve câmi âdâbı hakkında konuşurlar, bazı tavsiyelerde bulunurlardı. Bu konuşmaları da gene ekler kısmında yayınladık. Bazen de hutbeyi bitirdikden sonra bir takım nasîhatları olurdu Efendi Hazretlerinin, yâhud bir yardım çağrısında bulunur, bir hayra teşvîk ederlerdi cemâati. Bunları da gene ekler kısmında bulabilirsiniz.

Cenâb-ı Hakk ve Feyyâz-ı Mutlak Hazretleri tesîrini halk eylesin ve okuyanları, dinleyenleri irşâd buyursun. Ve cümlemizi sırat-ı müstakîmde sâbit-kadem kılsın, rızâsına, rıdvânına, cemâline nâil eylesin. Âmîn, bi hürmeti seyyidi'l-mürselîn.

Nureddin Ergür
9 Şubat 2025
İstanbul

Listeye geri dön