5 Haziran 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
İnsanın insana aşkı, aşk-ı mecâzîdir. Aslında aşk, Allah'adır ama insan arada perde olmuş olur. Nasıl ki Hazret-i Mûsâ aleyhisselâm Tûr'da Allah ile konuştuysa, ma'şûk da âşıkın Tûr'udur, âşık ondan Allah'a ilticâ eder, yani Allah'a varır. Bunu lisân ile ta'rîf etmek mümkün değildir, bunu yaşamak lâzımdır. Bunu, ne kalem ne de kelâm ifâde edebilir, ancak yaşayan bilir. Bunun hakkında konuşmak, aya kayıkla çıkmak gibidir.
Hudûdu amamak şartıyla, insanın insana aşkı da kudsîdir, mukaddesdir. Çünkü herşey sevgiden doğmuşdur. Evvelâ Allah sevmiş ve bu kâinâtı halk etmişdir. Hazret-i Allah, Dâvûd aleyhisselâma hitâben "Ben gizli bir hazîne idim, bilinmeyi sevdim, onun için bu mahlûkâtı halk ettim" diyor.
Kâinât, aşkla kurulmuşdur aşkla devâm eder. Bütün san'atları îcâd ettiren aşkdır, insanı aya çıkartan da aşkdır, insanlığa hizmet, şefkat, merhamet hep aşkın cüzleridir. Aşk olmadan hiç bir şey olmaz. Onun için aşk kudsîdir.
Aşk, söylemekle ta'rîf olunmaz, yazmakla ifâde edilmez, mutlakâ yaşamak lâzımdır. Müjde olsun aşkda yaşayanlara, ne mutlu aşkda yaşayanlara.
Aşkdan bî-behre olan yani aşkdan anlamayan kimse âşıkların makâmını bilemez, âşıkların derecesine yükselemez.
Kâinât aşk için halk olunmuşdur. Aşkdan anlamayan bir tek mahlûk vardır, o da Şeytân'dır. Gerçi Şeytân da aşka tâlib olmuşdur ama Allah, aşk tâcını ona vermemişdir. Cenâb-ı Hakk, aşk tâcını Âdem'e ve âdemoğluna vermişdir. Âdem'in cennetden çıkması da aşk yüzündendir. Zîrâ aşk, âşıka gözyaşı döktürür, kırık kalb sâhibi yapar. Halbuki cennetde ne hüzün ne de gözyaşı vardır. İşte bu yüzden aşkı tatmak için Âdem'in cennetden çıkması lâzımdı. Aşk için "cennet-i ef'âl"i terkeden, aşk ile Allah'a vâsıl olacakdır, mazhar-ı zât olacakdır yani Allah ile berâber olacakdır yani "cennet-i zât"a girecekdir.