Aşkın Kuvveti

3 Şubat 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

Zikrullah
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Muhabbet, öyle azîm bir ni'metdir ki, bu ni'mete nâil olan çöllere düşse, aşkının ateşi ona sahrânın harâretini hissettirmez. Seven, ateşe düşse, sevgisinin harâreti o ateşi söndürür. Aşk ateşi, kutupları, buzulları eritir. Âşıkın sırtına dağları ve taşları yükleseler, aşkının ateşi ona yüklendiği yükün ağırlığını duyurmaz. Muhabbet, kişiye açlığı ve susuzluğu unutturur, aşk yolunu tutturur. 

Bütün mahlûkat, muhabbetden nasîbini almışdır. Hayvanlar bile âşık oldukları zaman, günlerce yemeyi ve içmeyi terk ederler. Deve denilen hayvancağız, aşk ile serhoş olunca kırk gün yem yemez. Ona bu aşk serhoşluğundan önce yüklenilenin kat kat fazlasını yükleseler, kaldırır. Sevgilisine olan meyil ve arzusu, kendisine yapılan her çeşit ezâ ve cefâya onda bir nevi direnç sağlar, hiçbirisine aldırmaz ve hattâ duymaz.

Dikkat ederseniz, âşık olan kimse, dondurucu bir soğukda bile, sevgilisinin kapısı önünde saatlerce bekleyebilir. Ya da sevgilisini bir kez olsun görebilmek için en uzak mesafelere bile gitmeyi göze alabilir. İş bununla da kalmaz, seven sevdiğinin her türlü cefâsına da katlanır. Seven sevdiğini hoşnûd etmek için her türlü meşakkate de göğüs gerer. Sanki aşk, âşıka bin kişinin gücünü, kuvvetini bahşetmişdir. Ferhad, Şîrin'in aşkıyla dağları delmiş, Mecnûn, Leylâ'nın hasretiyle çölleri aşmışdır. Hemcinsine âşık olanlar bir tarafa, tabîata âşık olanlar da vardır. Bunlardan bazısı hiç üşenmeden kutupları aşar, bazısı yanardağları keşfe çıkar, kimisi okyanusların derinliklerine dalar, kimisi yedi kat yerin dibine iner, kimisi balta girmemiş ormanlarda hayatını tehlikeye atar. İnsana bütün bunları yaptıran, yine aşkdan başka bir şey değildir.

Modern ilmî araştırmalar da göstermişdir ki âşık olan insanlarda bazı hormonlar çok yüksek seviyelere çıkmakdadır. Başka hiç bir his, ya da hiç bir hâl, bu hormonların hepsini birden bu derece arttıramamakdadır. Araştırmalara göre, âşıklarda dopamin, seratonin ve oksitosin hormonlarının son derece yüksek seviyelere çıkması, insanın kendisini çok iyi hissetmesini sağladığı gibi, insana cesâret, kendine güven, gayret ve azim duygusu vererek uykusuzluğa, açlığa ve her türlü meşakkate tahammül edebilmesini de sağlamakdadır. Aşkın bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği ve kalbi koruduğu da gösterilmişdir. 

Aşkın mecâzî olanında bile böyle bir kuvvet varken, ilâhî olan aşk insanı ne hâle getirir  bir düşünün. Efendi Hazretleri bu hususda da şöyle buyurdular :

Aşk, dağları deldirir. Aşk, maksûda erdirir. Aşk, vecdi buldurur. Vecd ise, aşk u şevkin nefse gâlib gelmesi hâli olduğundan, zâkire zikrin tadını tattırır. Bu öyle bir hâldir ki, o anda zâkirin uzuvlarından birisi kesilse veya kopsa, aşk u şevk-i vecd ile zikreden, cemâl-i lâ-yezâli müşâhede ettiğinden, o haz ve lezzet içinde acısını bile duymaz. Âşıkların ölümleri hâlinde de, cemâle vuslat bulunduğundan, rûhun vücûddan ayrılmasının acısını, âşık, ma'şûku ile buluşmanın derin hazzı içinde duymaz.
Muhabbetin diğer bir tezâhürü de şudur. Malûm ya, şerî'atın emirleri, nefse pek ağır gelir. Bu yüzden de çoğu kimse, ibâdetleri ihmâl eder, geçiştirir ya da angarya gibi yapar. Muhabbet, insanı bu ağırlıkdan kurtarır. Halbuki aşksız bir insan için, iki rekatlık bir namaz bile büyük bir külfetdir. Seven, sevdiğinin isteklerini seve seve yapar, yaparken de zorlanmaz, yorulmaz, bıkkınlık getirmez demişdik ya, Allah'ı sevenler de ibâdetleri külfet olarak görmezler, nimet olarak görürler. Seven, sevdiği uğruna her türlü fedâkârlığı yapar, her türlü meşakkate ve cefâya katlanır demişdik ya, Allah'ı sevenler de ibadetden, zikrullahdan, Allah yolunda hizmetden aslâ bıkmazlar, yorulmazlar tam aksine bunlardan zevk ve şevk alırlar, bunlarla safâya ererler.

Muhabbetin kuvveti meşakkati yok eder.

www.muzafferozak.com
Listeye geri dön