4 Ocak 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Yazılarımzda sık sık kullandığımız tasavvufî tabirleri fırsat buldukça açıklamaya gayret ediyoruz. Bunlar da sôfiyye lisânında yer etmiş ve tasavvufî eserlerde sık sık karşımıza çıkan tabirler olduğu için açıklamakada fayda görüyoruz.
AVÂM ّﻋﻮﺍﻡ : Arapçada bu kelimenin kökü "ﻋﺎﻡّ âmm" dan gelir ve "sıradan, umûmî" anlamındadır. Zıddı, "Hâss ﺧﺎﺹّ" yani "seçkin, özel, husûsî" demekdir. Gündelik lisânda avâm tabiriyle sıradan insanlar ve halk tabakası kasdedilir. Tasavvufda ise, bir tarîke girmeyen bir mürşide bağlanmayan yani seyr-i sülûk ederek nefsini tezkiye etmemiş olan kişiler kasdedilir. Bunlar, cemiyet içinde itibarları son derece yüksek kimseler de olabilir. Meselâ bunların arasında nice âlimler, nice hocalar, nice imamlar, nice vâizler, nice profesörler, nice yazarlar, nice şâirler, nice sanatkârlar ve yüksek mevkilerde bulunan nice idâreciler vardır. Avâmın ekseriyeti nefs-i emmâre, bir kısmı nefs-i levvâme, çok azı da nefs-i mülhime seviyesinde kalmış kişilerdir. Bu zümre içinde nefs-i mülhimeye kadar yükselenler bile ibâdetlerini cennet arzusu veya cehennem korkusu ile yaparlar ki bu avâmın alâmet-i fârikasıdır.
HAVÂSS ﺧﻮﺍﺹ : Yukarıda zikredilen "Hâss ﺧﺎﺹّ" kelimesinin çoğul hâlidir ve sözlükdeki anlamı "seçkinler" demekdir. Tasavvufî ıstılâh olarak havâss ile, bir tarîke girerek, bir mürşidin murâkabesinde, seyr-i sülûk edip nefsini tezkiye eden kimseler kasdedilir. Bunlar Allah yoluna girmiş ve vuslata tâlib olmuş kişilerdir. Bunların avâmdan farkı ibâdetleri angarya gibi değil seve seve yapmalarıdır. Yaptıkları ibâdet, tâ'at ve hizmetlerin karşılığında kullardan da Allah'dan da bir şey beklememeleridir. Bunlar nefs-i mutmainne mertebesine yükselmişler ve rızâ makâmına ermişlerdir.
HÂSSÜ'L-HAVÂSS ﺧﺎﺹّ الخواص : Bu tabakaya "Ehassü'l-havâss" da denilir. Havâss tabakasından vuslata nâil olanlar için kullanılan bir tabirdir ve "en seçkin insanlar" demekdir. Bunlar mâsivâyı terkdip Allah'ın kurbiyyet ve ünsiyyetine nâil olmuş büyük velîlerdir. Bunlar Allah aşkıyla yanıp kül olarak Hakk'da fânî olmuş ve bekâ sırrını bulmuşlardır.
Kur`ân-ı Kerîm bu üç sınıfa da hitâb eder ancak âyetlerin çoğunda ibâredeki ma'nâ avâm içindir. Havâss ve hâssü'l-havâssı alâkadar eden ma'nâlar ekseriyâ işâretle bildirilmişdir. Bu ma'nâlara nüfûz edebilmek için Arapça bilmek, tefsîr okumak yetmez onlar gibi olmak lâzımdır.
Muzaffer Efendi Hazretleri her hutbesine, "Hakk'ın cennetine tâlib, rızâsına râgıb, cemâline âşık olan mü'minler!" hitâbıyla başlayarak işte bu sırra işâret buyururlardı. Cennete tâlib olanlar, avâm, rızâya râgıb olanlar, havâss, cemâle âşık olanlar ise hâssü'l-havâssdır.
Zâhidâ gel "lâ"yı ref' et "illâ"ya gel
Bezm-i hâssü'l hâssa er tâ mecma'-i 'ulyâya gel