1 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Cenâb-ı Hakk Kur`ân-ı Kerîm'de iki yerde "Ayakda, otururken ve yatarken zikretmek"den bahseder. Bunlar, Sûre-i Âl-i Imrân'daki "الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ Ellezîne yezkürûnallâhe kıyâmen ve ku'ûden ve alâ cunûbihim" âyet-i kerîmesi ile Sûre-i Nisâ'daki "فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلاَةَ فَاذْكُرُواْ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِكُمْ Fe izâ kadaytümüs salâte fezkürullâhe kıyâmen ve ku'ûden ve alâ cunûbiküm" âyet-i kerîmeleridir. İlki "ulu'l-elbâb"ın tarîfi, ikincisi ise mü'minlere bir emir şeklindedir.
Acabâ bu üç hâlde zikriden maksad nedir? Dikkat edilirse ikinci âyet-i kerîmede "Fe izâ kadaytümüs salâte / Namazı kıldıkdan sonra" buyuruluyor. Namaz, en büyük zikir olduğu halde "Namazı kıldıkdan sonra ayakda, otururken ve yatarken Allah'ı zikredin" buyurulmasında nice ma'nâlar ve hikmetler vardır. Bu hikmetlerden bazılarına temâs edelim.
- İnsan hayâtı boyunca üç hâlden birinde bulunur, ya ayakda durur, ya oturur ya da yatar. Âyet-i kerîmelerde "Ayakda, otururken ve yatarken" buyurulmasının hikmeti, zikrullahı belli bir zamana ve şarta tahsîs etmeyip, her hâlde ve her vakitde Allah'ı zikretmeye işâretdir.
- Kıyâm, mecâzen bir işe teşebbüs etmek, başlamak demekdir. Dilimizdeki "Bir işe kalkışmak, bir iş için kalkmak" gibi tabirler, kıyâmın bu mecâzî anlamına karşılık düşer. Ku'ûd, mecâzen başlanılan biri işin ortasında işin verdiği yorgunluk sebebiyle dinlenmek, istirahat etmek demekdir. Yorulan bir kimseye "Otur biraz" denilmesi ya da hiç ara vermeden çalışan bir kimse için "Hiç oturmadı" denilmesi bu ma'nâyadır. Yatmak ise bir işi ya da bir görevi bitirdikden sonra uzun bir istirâhate karşılık düşer. Bu mecâzî ma'nâlara göre, "Ayakda, otururken ve yatarken zikretmenin ma'nâsı, her işin başında da, ortasında da sonunda da hep zikrullah ile meşgûl olmak demekdir. Bu iş ister bir saatlik bir iş olsun, ister yıllar süren bir iş olsun. Maksad, Allah'ı hiç bir an unutmamakdır.
- Kıyâm insanın gençlik zamânına, ku'ûd dinçlik zamânına, cunûb da ihtiyarlık zamânına işâretdir. İnsan gençken ayakdaki bir insan gibi son derece faal ve hareketlidir. Yaşı kemâle gelince oturan bir insan gibi faaliyeti azalır, yaşlandığı zaman ise tıpkı yatan bir insan gibi neredeyse hiç bir iş göremeyecek hâle gelir. Öyleyse insan gençken de dinçken de yaşlı iken de Allah'ı unutmamalı, hiç bir meşgûliyyet insanı Hakk'ın zikrinden alıkoyamamalıdır.
- Dikkat edilirse tarîkat-ı aliyyeye mahsûs türlü türlü zikirler de hep bu âyet-i kerîmenin ilhâmıyladır. Diz üstü oturarak yapılan zikirler, "ku'ûden" yapılan zikirlerdir. Ayakda durarak ya da devrân ve semâ ederek yapılan zikirlere "Kıyâmen" zikir denir. "Cunûben" zikretmenin karşılığı da gerek otururken gerek ayakda iken sağa sola eğilerek yapılan zikirlerdir.
Mâsivâya sarf edüp eyyâmını etme telef
Zikr-i dâimle olur kurbiyyet-i Hakk'da şeref