7 Aralık 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
NUTK-İ ŞERÎF
ve
ÎZÂHI
Âyîne olmasaydı kahr u celâl
Zâhir olmazdı nûr-i lutf u cemâl
Cenâb-ı Hakk gâh celâliyle gâh cemâliyle tecellî eder. Celâlinde cemâl, cemâlinde celâl gizlidir. Cemâl tecelliyâtı olmasa celâl, celâl tecelliyâtı olmasa cemâl bilinmez. Gece olmasa gündüz bilinir mi? Kötü olmasa iyi bilinir mi? Ârif olan, tecelliyâtın tegayyürüne aldanmaz, cümlesini Hakk'dan bilir. Nitekim Sûre-i Nisâ'daki "وَإِن تُصِبْهُمْ حَسَنَةٌ يَقُولُواْ هَذِهِ مِنْ عِندِ اللّهِ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَقُولُواْ هَذِهِ مِنْ عِندِكَ قُلْ كُلًّ مِّنْ عِندِ اللّهِ / Ve in tusıbhum hasenetün yekûlû hâzihî min indillâh, ve in tusıbhüm seyyietün yekûlû hâzihî min indik. Kul küllün min indillâh" âyet-i kerîmesi, her şeyin Hakk'dan geldiğini anlamayan müşrikler ve gâfiller hakkında nâzil olmuşdur. Her fiilin fâili Allah olduğuna göre, "küllün min indillah / Her şey Allah'dandır"
Lutf u kahrın ikisini bir gör
Olmak ister isen ger ehl-i kemâl
Kâmil olan kişi, her tecellîyi Allah'dan bilir, kahrı da lutfu da bir görür. Ârif olan, Hakk'ın irâdesi olmadan tek bir yaprağın bile kıpırdayamayacağını bilir. Mahlûkâta bir kuvvet ve kudret izâfe etmez. Bütün kuvveti ve kudreti Hakk'a izâfe eder. "Lâ havle velâ kuvvete illâ billah"ın ma'nâsı da budur.
Vehme tâbi' olan kişi bunda
Rehberi anın oldu zıll u hayâl
Hakk'ı tanımayanlar, Hakk'ı bilmeyenler, gördükleri tecelliyât karşısında vehme kapılırlar. Sanki Hakk'dan gayrı bir kuvvet ve irâde varmış zannederler. Bilmezler ki onların kuvvet ve kudret izâfe ettikleri her şey bir gölge ve hayâlden ibâretdir. O gölge ve perdelerin gerisinden her şeyi tedvîr eden yegâne kuvvet ve kudret sâhibi, Allah Zübhânehû ve Teâlâ Hazretleridir.
İrişince inâyet-i Mevlâ
Vâsıl olur Hudâ'ya kul fi'l-hâl
Hakk'ın yardımı erişmezse, kul bu hakîkati göremez. Ne zaman ki Allah kulunun kalb gözünü açar, onu körlükden kurtarır, o zaman kul hakîkati görür, idrâk eder. Yani bütün işlerin, bütün oluşların Hakk'ın tecelliyâtı olduğunu anlar.
Yürü tahsîl-i kemâl eyleyegör
İrmeden âfitâb-ı 'ömre zevâl
Kulun bu idrâke erişmesi Cenâb-ı Hakk'ın inâyetine bağlıdır ama kulun da bu inâyete lâyık olmak için çalışması lâzımdır. Bu çalışma, nefs ile mücâhede ederek, kalbi tasfiye etmekle olur. "Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pür-nûr olmadan" kâidesince hakîkatleri görebilmek için önce gönlü temizlemek lâzımdır.
Hakkıyâ ir makâm-ı temkîne
Nice bir bu tegayyür-i ahvâl
Tezkiye nefs ve tasfiye-i kalb ederek usûlünce seyr-i sülûk edenler, tegayyürden, tebeddülden, televvünden kurtulur ve makâm-ı temkîne erer. Bu makâm "فِي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِندَ مَلِيكٍ مُّقْتَدِرٍ" âyetiyle beyân olunan kurbiyyet makâmıdır.
İsmâil Hakkı Bursevî
Kuddise Sırruh