30 Eylül 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerinin bu sohbetine sebeb olan hâdise, Efendi Hazretlerinin dükkânına gelen bir ham sofunun, Efendi Hazretlerine ve orada bulunan cemaate tahkîr nazarıyla bakması ve yakışıksız tavırlarıdır. O meclisde bulunanlardan birisi, sofunun bu tavrına manâ veremeyip, "Bu ne hâl" deyince, Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Pâdişah ressamına, "Bir cennet resmi yap" demiş. O da yapmış, gâyet de güzel, mükellef bir resim. Ağaçlık, çiçeklik, bahçelik, sular akıyor, köşkler, haymeler, filan var, içinde bir tâne sakallı adam, sarıklı, oturmuş orada. Götürmüş pâdişaha vermiş. Sultan bakmış bakmış, "Cennet güzel olmuş ama bu kim?" demiş. "Zât-ı şâhânenin imamı" demiş, "ondan başka kimse girmeyeceği için cennete onu koydum".
Onlar da kendilerinden başka kimse cennete girmeyecek zannediyorlar. Onların şeyhlerinin kitabı var, kitabın ismi Necâtü'l-Mü'minîn. On beş risâledir. Bir tânesi duhân risâlesidir. On beş risâleden bir risâle duhân risâlesi. Duhân risâlesinde, acîb şeyler var.
Bir sabah Süleymâniye Câmisinden çıkdık, câminin karşısında Ali Efendi'nin kahvesi var, orada oturduk. Biliyorsunuz ben çok iyi bir tiryâkiyim, birini söndürüp birini yakıyorum filan. Çıkardık bir cigara yakdık. Hacı Nazif Çelebi var, bir de Hâfız Alâaddin Efendi var, onlar da oturuyorlar, onlar da sofu. Alâaddin Efendi dedi ki bana, "Bu cigarayı terket sen" dedi bana. "Neden?" dedim. "Ben rejide bulundum, memurdum, tütünde çalışan kızlar sıkışdı mı helâya gitmezler, tütünün üzerine işerler, tütünü de öylece makinaya verirler" dedi. "Emîn ol ki öyle" dedi, "Kiloyla verildiği için zâyi edilmez" dedi. "Demek ki onun için zevkli oluyor" dedim ben. "Fâre de yavru yapar" dedi, "makinaya verirler, doğranır içerisinde". "Haa onun için zevkli oluyor filan" dedim ben. O beni iğrendirmeye çalışıyor. Ben de inadına latîfe yapıyorum, sigarayı medhediyorum, dalga geçiyoruz böyle. Ama o sofu oradan benim tarafımı tutuyor, cigaranın aleyhinde konuşmuyor, cigaranın lehinde konuşuyor sofu. Kıyâmet alâmeti, eşrâtü's-sâa! Çünkü değil cigara içmek, içene dahi selam verilmez, kadınlar olmasa içerisindeki bazı ibâreyi okuyacağım size, hayret edeceksiniz. Ezberimde ibâreler çünkü.
Neyse onlar gitdiler, çünkü uykusuzluğa dayanamazlar, gitdiler onlar. Biz kaldık o sofuyla. Sofu hemen cebinden çıkardı bir Gelincik cigarası, "Buyrun" dedi bana, ben de aldım bir tâne yakdım. Dedim, "Sen Fâtih'deki Süleyman Efendi'ye mi müntesibsin?". "Evet" dedi. "Sizin şeyhinizin ictihâdına göre cigara haramdır. Cigaranın aleyhinde kitâb yazmışdır, Risâle-i Duhân diye". "Evet, öyledir" dedi. "Peki sen niye içiyorsun bunu?". "İçiyorum". "Yoook" dedim ben, sen bir evliyâullahı ayıplamışsın, sana bunu giydirmişler" dedim. "Yâhu sen nereden biliyorsun" dedi. "böyle olması lâzım. Çünkü Resûl-i Ekrem buyurmuş ki, "men ayyare ahâhu bi zenbin lem yemut hattâ ya'melhu" diyor Peygamber. "Bir mü'min kardeşini bir suçdan dolayı ayıplarsan, yapdığı bir çirkinlikden dolayı, onu yapmayınca ölmezsin" diyor Peygamber. Mutlaka onu sen de yapacaksın.
Nasıl oldu şunu anlat bakayım bana dedim. "Ben Akseki'liyim" dedi, "Akseki'ye gitdim" dedi, seksen doksan yaşında bir adam, "dediler ki burada bir evliyâ var, ziyâret edelim dediler, o zâtı ziyârete gitdik" dedi. "Gitdik, içeri girdik, cigara içiyor adam" dedi. "Oooo cigara içen adamdan velî olmaz dedim ben, hâl hatır sormadan dışarı çıkdım, fırladım dışarı çıkdım" dedi. "Cigara içen adamdan velî olmaz dedim ve beni götüren adamları haşladım, bağırdım, çağırdım" dedi. "Hiç haram olan bir şeyi kullanan adam velî mi olur dedim" dedi. "Bu böyle geçdi. İstanbul'a geliyorum, tirene bindim, benim karşıma bir beyefendi geldi oturdu. Biraz sonra cebinden bir Gelincik cigarası çıkardı, bana uzatdı" dedi. "Ben hayâtımda cigara içmediğim gibi, içenden de istikrah ederim. Fakat gayr-ı irâdî, benim irâdem elimden gitdi, beni bir kuvvet çekdi ve o Gelincik cigarasından ben bir tâne aldım" dedi. "Ve yakdık beraber. Bir tâne daha, bir tâne daha. Tiren durdu istasyonda, ben aşağı indim hemen Gelincik cigarasını gitdim oradan aldım, cebime koydum, üç dört paket" dedi. "O gün bugün ben cigara içiyorum". Dedim, "Sen bundan kurtulmak istiyor musun?". "İstiyorum". "Doğru Akseki'ye. O zâtı git bul, ayaklarına kapan. Bana bunu sen giydirdin, ben yapdığıma nâdim oldum, tövbe etdim, beni affet de, af dile, yalvar yakar bu işden kurtul. Yoksa bu teneşire kadar gider, cennete kadar beraber gidersin cigarayla" dedim, cennete kadar.
Efendi Hazretleri, kendisinin okutup yetişdirdiği Mevlud Hoca'nın başına gelen işi de şöyle beyân etdiler :
Ben okutturdum onu, müftü yapdım, hoca yapdım. Hiç bilmiyordu Arabî Marabî. Hocaya verdik, okutturduk filan. Sonra müftü oldu, hoca oldu, vâiz oldu. Onun da başına böyle bir şey gelmiş. O da Çolak Mehmed Efendi'yi dinlemiş. Malûm ya, Çolak Mehmed Efendi gözünü yumar böyle, çolak elini böyle tutar, bir koyverir, laflarını birbirine ekler, tırrrrr böyle. "Dedim ki" diyor Mevlud Efendi "Yâhu hocaefendi çok güzel vaaz ediyor ama, bir nefes al be kardeşim, biraz durakla, iki lafı birbirinden ayır diye söyledim içimden. Sonra kürsüye çıkdım ben, tırrrrrr, ben de öyle konuşmaya başladım" diyor. Konuşurken de öyle, laf anlaşılmıyor, kelimeleri çiğniyor. Hiç ayıplamaya gelmez.
www.muzafferozak.com