Babanzade Ahmed Naîm Efendi

13 Ağustos 2016 tarihinde yayınlanmıştır.

İlim

BABANZÂDE AHMED NAÎM EFENDİ
1872- 13 Ağustos 1934

Bu zât-ı akdes, Osmanlının son devrinde yetişmiş büyük bir âlim olup, aynı zamanda ilmiyle de âmil, âbid, fâdıl ve "el-ulemâ veresetül enbiyâ/âlimler nebîlerin vârisleridir" hadîs-i şerîfinin sırrına mazhar olmuş müstesnâ bir insandır...Ömrünü hem öğrenmeye hem de öğretmeye adamış, birçok eserler vermiş, talebeler yetiştirmiş ve bu ümmete büyük hizmetler etmişdir...Hocaefendi'yi bî-misl ü bî nazîr kılan hususlardan biri de hem Arapçaya hem Türkçeye mükemmel hâkimiyyetidir... En kıymetli eseri Sahîh-i Buhârî şerhidir...Bu eserin sâdece mukaddimesi bile O'nun derece-i ilmini göstermeye kâfîdir...Maalesef bu şerhi tamamlamaya ömrü vefâ etmemişdir...Bu şerh meselenin pek bilinmeyen bir vechesi ile ilgili İsmail Kara'nın şu ifâdelerine* bakalım : 
"...duyduğum bir rüyayı ve tabirini daha yakın bir kaynaktan tahkik etmek ve detay bilgiler almak için Sadettin Ökten ağabeye açtım; onun verdiği bilgilerle daire genişledi. Şöyle ki; Merhum Naîm Bey, Tecrid tercümesinin daha başlarında iken hastalıkları yüz gösterince tercümeyi bitirip bitiremiyeceğine dair tereddütlere düşmüş ve işaretler almak üzere istihareye yatmış. Âlem-i ma'nâda Peygamber Efendimiz’i görmüş. Fâtih Camii’nde Efendimiz namaz kıldırıyor, Naîm Bey de ilk safda cemaatı arasında. Efendimiz birinci rekâtı kıldırıp ikinci rekâta kalktıkdan sonra geri dönmüş ve Naîm Bey’e enfiye ikrâm etmiş…Rüyâ bu kadar. Fakat bütün unsurlarıyla ne görkemli ve nezih bir rüya değil mi? Naîm Bey rüyâyı, Galatasaray Lisesi’nde birlikte Arapça hocalığı yaptıkları meslekdaşı ve dostu Celal Hoca’ya anlatmış ve tabir için Cerrahî Âsitanesi Şeyhi Fahreddin Efendi’ye sorması ricâsında bulunmuş. Fahreddin Efendi rüyayı duyar duymaz “ömrü tercümeyi tamamlamaya vefâ etmeyecek, erken göçecek, fakat bunu bu şekilde kendisine söylemeyiniz” demiş. Celal Hoca, yumuşak bir üslupla tabiri kendisine iletmiş (Ne yazık ki bu tabiri nasıl karşıladığına dair bilgimiz yok). Efendimiz’i rüyada namaz kılarken görmesi de namazda göçeceğinin işareti imiş...."
* İsmail Kara, “Rüya İle Sayıların Esrarı Arasına Sıkışmış Bir Secde Ömür”, Dergah Dergisi, XI (2000) 130, s. 3.



Ahmed Naîm Efendi son derece yüksek ilmine rağmen, son derece mahvî, sorulmazsa söylemeyen, herkesin i'timâdını kazanmış, dervîş-meşreb bir zât-ı âlî-sıfatdır. Yüksek ilminin yanında bu derece yüksek ahlâk ve seciyye sâhibi olmasının sebebi kanaatimizce büyük velî Ahmed Amîş Efendi Hazretlerinin bendesi olmasındandır...

Bu büyük insanı ve onun büyük hizmetlerini bir iki cümleye sığdırmak takdîr edersiniz ki mümkün değildir...O'nu daha yakından tanımak isteyen meraklılara tavsiyem, yukarıda kapak fotoğrafını yayınladığımız esere bakmalarıdır...

Ahmed Naîm Efendi'nin vefâtı da yukarıdaki rüyâ ile işâret edilidği gibi pek mânidârdır ve Allah'a ve Resûl'üne kurbiyyetine açık bir delîldir...Ahmed Naîm Efendi 13 Ağustos 1934 tarihinde öğle namazında, kulun Allah'a en yakın olduğu yerde yani secdede vefât etmişdir. Devrin âlimlerinden meşhûr Elmalılı Hamdi Efendi, Naîm Bey’in irtihâline şöyle târih düşürmüşdür :

Verdi ser Hamdi bu târihe cihân 
Secdeden gitti Hudâ’ya Naîm

Kabr-i şerîfi Edirnekapı Mezarlığı’nda, yakın dostu Mehmed Âkif Ersoy’un mezarının yanındadır. Rahmetullahi aleyhi ve rahmeten vâsia...

Listeye geri dön