28 Eylül 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Vaktiyle Avrupa'dan İstanbul'a gelen bir ticâret heyeti ısrarla pâdişâh ile görüşmek istemiş. Maksadları da henüz Osmanlı topraklarında îmâl edilmeyen cam ve kristal bardakları pazarlamak ve bu işten büyük bir kazanç sağlamak imiş. Heyet binbir rica ile zor zahmet görüşme izni alarak pâdişâhın huzûruna çıkmış ve Getirdikleri kristal kadeh ve bardak numûnelerini pâdişâha takdîm ederek, "Sizin gibi bir sultâna bu güzel kristal kadehler yakışır, emrederseniz dilediğiniz mikdarda bardak ve kadehi en kısa zamanda tedarik ederiz" demişler. Heyettekiler tekliflerinin kabûl edileceğinden emîn bir şekilde pâdişâhın cevâbını beklerlerken pâdişâh onlara bir cevap vermek yerine adamlarına işaret ederek bir maşraba istemiş. Herkes pâdişâhın maşraba ile ne yapacağını merak ederken pâdişâh heyetin getirdiği kristal bardaklardan birini yere atmış. Tabii bardak yere düşer düşmez parçalanmış, tuz buz olmuş. Herkes hayretle bu manzarayı seyrederken pâdişâh bu sefer bakır maşrabayı yere atmış. Tabii maşraba kırılacak değil ya, tangır, tungur yuvarlanmış, netîcede sapasağlam ortada kalmış. Pâdişâh heyettekilere hitâben şöyle demiş : "Sizin mamulleriniz pek güzel, pek zarif belki ama az evvel gördüğünüz gibi kolayca kırılıyor. Halbuki bizim maşrabalar evlâdiyelik. Eğer ben sizin mamullerinizi kullanmaya başlarsam bu adet hızla bütün memlekete yayılır. Bütün halk bakır maşraba yerine cam kullanmaya başlarsa devletin hazînesi kısa zamanda tam takır olur. Haydi size uğurlar olsun, kendinize başka müşteri arayın"
كُلُواْ وَاشْرَبُواْ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ
Külû veşrebû ve lâ tusrifû innehû lâ yuhibbul müsrifîn.
Yiyiniz içiniz fakat sakın isrâf etmeyiniz çünkü Allah müsrifleri sevmez.
Sûre-i A'râf, Âyet 31