28 Ağustos 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
KISSA
Vaktiyle tatlı dilli, güler yüzlü bir genç varmış, bal satarmış. Diller onun balı ile tatlanır, gönüller de onun güler yüzü ve tatlı sözü ile sürûrlanırmış. Bu genç balcının tezgahı her gün müşterilerle dolarmış. Hattâ öyle ki, bu genç adam bal yerine zehir satsa, yine de alacaklarmış sanki. Meymenetsizin biri onun müşterisinin bolluğuna ve kazancının çokluğuna hased etmiş ve o da bir bal tezgahı açmış. Evet, o da aynı balı satıyormuş ama müşteri ne gezer. Zîrâ sattığı şey tatlı da olsa yüzü ekşi, sözü acıymış. Kendisi aksi, kaşları çatık, yüzü de asık olan bu adam, sabahdan akşama kadar sokak sokak mahalle mahalle dolaşmasına rağmen tek bir müşteri dahi bulamamış, bir kutu bile bal satamamış. Âdetâ sinekler bile ondan kaçıyormuş. Akşam olmuş, evine dönmüş. Hiç satış yapamadığı için fenâ hâlde canı sıkkın vaziyetde bir köşeye oturmuş. Karısı işi anlamış ve ona şöyle bir ders vermiş : "Yüzü ekşi olan adamın balı acı olur derler, bunu hiç duyamadın mı sen?".
HİSSE
Mürşidler, bal satıcısı gibidir. Neden? Çünkü onların halka arz etdikleri şeyler, bal gibi tatlı, bal gibi şifâlı, bal gibi faydalıdır. Ne var ki, bal zehir gibi sunulursa hiç tâlibi olmaz. Balı bal gibi sunmak gerekir. Bu da ancak tatlı dille, güler yüzle, yumuşak muamele ile, müsâmaha ile, iyilikle, güzellikle, hoşlukla olur. Acı sözle, ekşi yüzle, höt-zötle, afra-tafrayla mürşidlik olmaz. İşte bu hikmete binâen Cenâb-ı Hakk Kur`ân-ı Kerîm'inde, "دْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ" buyurmuşdur. Yani halkı Hakk'a davet edenlerin dâimâ güler yüzlü, tatlı sözlü olmaları ve bu daveti hep hikmetli sözlerle ve güzel nasîhatlarla yapmaları lâzımdır. Yine Cenâb-ı Hakk Mûsâ Peygamber'i Firavun'a gönderirken, "فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَيِّنًا لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ اَوْ يَخْشٰى" buyurmuşdur. Ma'nâsı "Ona yumuşak konuş, ola ki ders alır, doğru yola gelir" demekdir. Firavun gibi ulûhiyyet iddiâsında bulunan bir insana bile yumuşak konuşmak, güzel güzel nasîhat etmek gerekiyorsa, başkalarına haydi haydi böyle yapmak gerekir. Hele de mü'minlere, muvahhidlere sert sözlerle hitâb etmek, kötü kötü konuşmak, gönül kırıcı tavırlar takınmak katiyyen doğru değildir.