7 Eylül 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Resûl-i Ekrem Efendimiz ne dünyaya rağbet etmişlerdir ne de âhirete. O'nun fakr u istiğnâsından bahsetmişdik. Dünyâdan ve ehl-i dünyâdan nasıl yüz çevirdiğini anlatmışdık. O'nun yegâne sevgilisi, dostu, Allahu Zü'l-Celâl Hazretleridir. Nitekim söylemişdir, "İnsanlardan dost edinecek olsaydım Ebûbekir'i dost edinirdim" diye. Bu ne demek? Hazret-i Peygamber Allah'dan başkasını dost edinmemişdir. Nitekim vefât ederken de öyle buyurmuşlar, "sümme refîku'l-a'lâ, sümme refîku'l-a'lâ". Yani "Yüce Dost'a gidiyorum, yüce dostuma gidiyorum". Yani Allah'a gidiyorum demişdir.
Bunu iyi anlarsak, hadîs-i şerîfi anlamak kolaylaşır. Efendimizin kadını ve güzel kokuyu severim demesi, onlara karşı nefsânî bir arzusu olduğundan değil. Ya neden? Kadın, cemâl mazharıdır. Yani Hakk'ın cemâl sıfatları kadında zâhir olmuşdur. Bu itibarla Hazret-i Peygamber kadındaki tecelliyât-ı ilâhîyi gördüğü için, böyle söylemişdir. Hakk'a olan iştiyâkı sebebiyle, kadının cemâli, Hakk'ın cemâlini hatırlatır, cemâl-i ilâhîden bir şu'le verir.
Koku meselesi de böyle. Zîrâ güzel koku, şemme-i ilâhî remzidir yani Dost kokusunu hatırlatır. Onun için rûhânî bir lezzet vardır güzel kokuda. Bu da ilâhî bir sırdır.
Namaza gelince. "Namaz gözümün nûrudur" diyor Hazret-i Peygamber. Diğerlerinden ayırıyor namazı, her şeyin üstünde tutuyor yani. Neden? Çünkü namazda Hakk'la buluşma vardır, Hakk'la görüşme vardır, Hakk'la konuşma vardır. Âşık ile ma'şûkun buluşmasıdır namaz. Öyleyse namazdan daha sevgili bir şey olamaz âşıklar için.