Başbuğ Olmak Kolay İş Değil

Hazret-i Ali kerremallahu vecheh, malının hepsini dağıtırdı. Sormuşlar Hazret-i Hayder-i Kerrâr'a, "Zekât kaçda kaç?" demişler. "Size göre mi bize göre mi?" demiş İmâm-ı Ali. Demişler "Yâ İmâm, size göre bize göre olur mu?".  "Evet. Siz kırkda birini vereceksiniz" demiş. "Siz kırkda birini verirsiniz. Sizin ârifleriniz Allah için verir, o ayrı. Biz, hepsini veririz. Onunla da yetinmeyiz, Allah için kelleyi de veririz" demiş. Sözünde urmuş. Kelleyi verdi, Allah için Ali. Sâkî-i Kevser, Fâtih-i Hayber, Zevc-i Fâtımatü'z-Zehrî, Vâris-i 'Ulûmü'n-Nebî. Kelleyi verdi, İmâm-ı Ali, sözünde durdu.  

Yarın kıyâmet gününde de öyle. Peygamber, ümmetini cennete sokmadan kendisi girmeyecek cennete. Kolay iş değil o, başbuğ olmak. Yaa, onun için "seyyidü'l-kavmu hâdimühüm", kim ki kavmine hizmet eder, o, kavmin efendisi olur, seyyidi olur. Onlar en sonra. Ümmetin hiç bir tânesi bırakılmayacak, hepsi cennete girecek, ondan sonra kendileri girecekler içeriye. Kimse kalmadı mı? Kalmadı. Haydi. Ondan sonra. Bir çoban koyunlarını dışarıda bırakır da kendi girer mi? Girmez. Onun gibi.

Fedâkârlık, diğergâmlık, âlîcenâblık, cömertlik, kerem, fütüvvet ve hizmet ehli olmak hep velîlerin ve mürşidlerin alâmetlerindendir. Hiç bir velî, hiç bir mürşid yokdur ki bu sıfatlar kendisinde olmasın. Bir kimsede bu sıfatlar yoksa, o kimsede velâyetden de mürşidlikden de eser yokdur. Malûm ya, İmâm-ı Ali velîlerin başbuğudur, serdârıdır, şâhıdır. O'na bu unvânların verilmesinin bir hikmeti de budur.

www.muzafferozak.com