6 Temmuz 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Seyyidü't-Tâife Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri buyuruyorlar ki :
Bil ki, sen seninle senden perdelenmişsin ve sen O'na seninle vâsıl olamazsın. O'na ancak O'nunla vuslat edebilirsin. Çünkü ne zaman ki O, senin O'na vuslatını murâd ederse, seni kendisini aramaya çağırır, sen de O'nu taleb edersin. Allah'ı aradığın zaman bunun mâhiyetini anlar, peşine düşdüğün şeye erişmek için nasıl çalışmak gerekdiğini idrâk edersin. Bu mertebede sen perdelenmiş bir hâldesindir. Nihâyet Allah'a iftikârın O'nu taleb etmeğe çevrilir. Ve O'nu talebinde, O'nu aramanda senin dayanağın o iftikâr olur. Allah'ı arama ilminde, senin yapman için seçmiş bulunduğu amelleri yapman husûsunda Allah sana yardımcı olur. Allah'ı taleb edenin, îfâ etmesi gereken şartları yerine getirmen, riâyet etmesi gereken şeylere riâyet etmen husûslarında, Allah sana kuvvet verir. Seni senden muhâfaza eder. Seni senden yok etmekle seni bekâya kavuşdurur ki murâdına kavuşasın ve sen o zaman O'nun bekâsıyla bâkî olursun. Bu böyledir çünkü muvahhidin tevhîdi Vâhid'in bekâsıyla bâkîdir, her ne kadar muvahhid fânî olmuşsa da. İşte o zaman sen, sen olmaksızın sensin. Çünkü sen senliğinden fenâ buldun ve bâkî olan Allah ile bâkî oldun.
Fenâ üçdür. Birincisi, amel ederek, cehd edip gayret sarf ederek, nefse muhâlefet ederek ve nefsi istemediği amelleri yapmağa zorlayarak, sıfatlardan, huylardan ve tabîatlardan fânî olmakdır. İkincisi, Hakk'ın senden istediği şeye uymak, seninle O'nun arasında hiç bir vâsıta kalmayaak şekilde her şeyden kesilip sırf O'na yönelmek ve bunu temin için ibâdet ve tâatdan zevk alma arzusundan dahi kesilmek, fânî olmakdır. Üçüncüsü, vecdin son mertebesinde, Hakk şâhidi galebe edince artık Allah'ı müşâhedeye ermenin farkına varmakdan dahi fânî olmakdır. İşte bu üçüncü mertebede sen fânî-bâkî olursun. Sen yok olduğun için gerçek varlığa kavuşursun. İsmin gider, resmin kalır.