Belâya Sabredenler mi Nimete Şükredenler mi Üstündür?

26 Ocak 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

Bela
Hazret-i Pîr Seyyid Ahmed er-Rıfâî Kuddise Sırruh Hazretleri buyuruyorlar ki :
Âlimlerden bir kısmı, nimetler içinde Allah'a kulluk edenin, mihnetler içinde kulluk edenden daha üstün olduğunu söylemişlerdir. Bunlara göre şükrün derecesi sabrın derecesinden daha yüksekdir. Bazı âlimler de, mihnet ve sıkıntılar içinde kulluk edenlerin, rahat ve nimet içinde kulluk edenlerden daha fazîletli olduğunu söylemişlerdir. 
Şübhe yok ki, peygamberlerin mertebesi diğer bütün kulların mertebesinden yüksekdir. Böyle olmasına rağmen, Allah onları türlü türlü belâlarla ve musîbetlerle imtihan etmişdir. Nitekim Peygamberimiz, "Muhakkak ki insanlar arasında en çok belâya dûçâr olanlar peygamberlerdir" buyurmuşdur. Ve yine şübhe yokdur ki, kâfirler insanlar arasında en düşük mertebede olanlardır. Halbuki onların çoğu türlü türlü nimetler içerisinde yaşamışlardır.
Hiç şübhe yok ki, perdeyi kaldırarak Allah'ı taleb eden ile perdenin arkasından taleb eden bir değildir. Şükreden kimse, Allah'ı perde arkasından taleb eder, sabredenin talebi ise perdesizdir. Şükreden kimse nefsinin hazzı üzere Rabbine ibâdet eder, sabreden ise Rabbine olan sevgisi sebebiyle O'na ibâdet eder. Şükreden kimse mülküyle iftihar eder, sabreden mülkün mâlikiyle iftihar eder. Şükreden, nimetler içinde olduğu halde nefsini hapseden kimsedir. Sabreden ise, nimeti verenle berâber kalbini hapseden kimsedir. Şükreden kimse, "Nimet devam ettiği müddetçe bana isâbet edecek şeylere önem vermem" der. Sabreden ise, "Nimetleri veren benimle olduğu müddetçe bana isâbet edecek şeylere aldırmam" der. Allahu Teâlâ sabredenler hakkında şöyle buyurmuşdur : "اَلَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌۙ قَالُٓوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَۜ Onlar ki kendilerine bir belâ geldiği zaman şöyle söylerler : Muhakkak ki biz Allah'a âidiz ve muhakkak ki biz O'na dönücüyüz".
Allahu Teâlâ, "لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَأَزِيدَنَّكُمْ eğer şükrederseniz nimetimi ziyâde kılarım" âyeti gereğince, şükreden kimseye, ziyâdeyi yani nimetini arttırmayı vâcib kılmış, "اِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ اَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ muhakkak ki sabredenlere mükâfâtları hesapsız verilecekdir" âyeti gereğince de sabreden kimseye vereceği mükâfâtın sınırını ortadan kaldırmışdır. Allahu Teâlâ Kur`ân-ı Kerîm'de " وَاللّٰهُ يُحِبُّ الصَّابِر۪ينَ Allah sabredenleri sever" buyurmuş ve peygamberlerden birisine de şöyle vahy etmişdir : "Ben bir kulumu sevdiğim zaman muhakkak ki ona belâ ve musîbet veriririm. Bir de ona fakr elbisesini giydiririm". Bir kudsî hadîsde de, "Şübhesiz belâ  ve musîbet, beni seven kişiye, selin ulaşacağı yere ulaşmasından daha süratli ulaşır" buyrulmuşdur.
Vuslat-ı yâr isteyen hicrâna katlanmak gerek
Merhem-i yâr isteyen peykâna katlanmak gerek
Her kim ister aşk meydânında erlik göstere
Başını top eyleyip çevgâna katlanmak gerek
Listeye geri dön