El Mustafâ ve'l-Murtezâ ve'bnâhümâ ve'l-Fâtıma
MEÂLİ
Cehennemin yakıcı ateşini şu beş zât ile söndürürüm
Biri Muhammed Mustafâ, diğerleri kızı Fâtımatü'z-Zehrâ, dâmâdı Aliyye'l Mürtezâ ve torunları Hasenü'l-Müctebâ ve Hüseyin-i Kerbelâ'dır.
ÎZÂHI
كَلَّا لَيُنبَذَنَّ فِي الْحُطَمَةِ وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحُطَمَةُ الَّتِي تَطَّلِعُ عَلَى الْأَفْئِدَةِ
Hayır andolsun ki, O muhakkak "Hutame"ye atılacakdır. "Hutame"nin ne olduğunu bilir misin? O öyle bir yakıcı ateşdir ki, gönüllerin dahî üstüne çıkar.
(Hümeze Sûresi, 5-7)
Bu âyetlerle beyân edilen "Hutame" cehennemin en korkunç vâdîlerinden biridir. Resûlullah'a inanmayan, O'na tâbi' olmayan, O'na düşman olan, O'na savaş açan kimseler buraya atılacaklardır. Cehennemden âzâd olmanın çâresi Muhammed Mustafâ'ya bende olmak ve O'nun ve Ehl-i Beytinin yolundan ayrılmamakdır. Bu da muhabbetle olur zîrâ itâatın en yüksek derecesi muhabbetdir. Seven sevdiğinin sözünden çıkmaz.
Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Ehl-i Beyt-i Mustâfâ, Sefîne-i Nûh gibidir, kim o sefîneye ilticâ ederse, yani onları severse, boğulmakdan yani helâk olmakdan kurtulur. Kim onları terk ederse yani onlara muhabbet etmez ve onların yolundan gitmezse boğulur, helâk olur, mahv olur, nâ-bedîd olur.
Ehl-i Beyt-i Mustafâ'ya tâbi' olarak kurtulmak da derece derecedir.
En düşük derecesi Allah'ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınarak cehennemden kurtulmak ve cennete dâhil olmakdır. Bu şekilde kurtulanların yeri, cennet-i ef'âldir.
İkinci derecesi, nefsi terbiye ve kalbi tasfiye ederek, onların ahlâkı ile ahlâklanmakdır. Böyle yapanlar kötü ahlâk cehenneminden azâd olup daha bu dünyâda cennete girmiş olurlar, âhiretdeki makâmları ise cennet-i sıfatdır.
Üçüncü mertebesi ise, Cenâb-ı Hakk'a onlar gibi kurbiyyet edip cümle varlıkdan geçmekdir ki bunu yapabilenler varlık cehenneminden kurtularak "fî mak'adı sıdkin inde melîkin muktedir" âyet-i kerîmesinin sırrına erişir ve cennet-i zâta dâhil olurlar.
NAĞME-İ AŞK