Beşiktaş Mevlevîhânesi'nin İbretlik Hikâyesi
22 Mart 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
Bilenler bilir, bugün Çırağan Oteli'nin bulunduğu yerde vaktiyle İstanbul'un en eski dergâhlarından biri varmış : Beşiktaş Mevlevîhânesi...
Bu dergâh, Vezîr-i a'zam Ohrili Hüseyin Paşa tarafından 1622 senesinde binâ edilmişdir...İlk şeyhi de Hüseyin Paşa'nın mürşidi ve Gelibolu Mevlevîhânesi’nin bânîsi ve ilk postnişini Şeyh Mehmed Hakîkî Dede'dir. Bilindiği kadarıyla Mehmed Dede her iki dergâhın meşîhatını birlikte yürütmüş ve küçük bir yelkenliyle Gelibolu-İstanbul arasında gidip gelerek bir hafta Gelibolu’da, bir hafta Beşiktaş’da bulunmuşdur...Mehmed Efendi'den sonra birçok postnişînler gelmiş geçmiş ve bu dergâh İstanbul'un başlıca feyz menba'larından biri olmuşdur...Tâ ki Sultan 2. Mahmud devrine gelinceye kadar...
Sultan Mahmud, 1836 senesinde mevlevîhâne yakınındaki Çırağan Sâhilsarayı'nı büyütmek ister ve civârındaki Hanım Kadın Mescidi ve Eğribozlu Hacı Ahmed Ağa Mektebi gibi diğer bazı hayır eserleriyle beraber mevlevîhâneyi de yıktırarak arsasını saray arazisine katar. Mevlevîhâne bitişikteki Musâhib Abdi Bey Yalısı’na nakledilir ancak mevlevîhânenin hâmuşân tabir edilen kabristan kısmı saraya eklenen bölümde kalır...
 |
Mevlevîhânenin yerine yapılan Çırağan Sarayı |
Aradan yıllar geçer ve Sultan Abdülmecid Han zamânında, 1859 senesinde, vaktiyle mevlevîhâne yıkılarak büyütülen Çırağan Sahilsarayı yıktırılır...Yine zamanlar geçer ve bu defa Sultan Abdülaziz, 1867 senesinde, aynı sarayın daha da büyük ve ihtişamlı bir şekilde yapılması için emir verince 30 senedir mevlevîhâne olarak kullanılan yalı da yıktırılır...İkinci defa yerinden edilen Beşiktaş Mevlevîhânesi bu defa geçici olarak Fındıklı’daki Karacehennem İbrâhim Paşa Konağı’na taşınır...Bu geçici taşınmadan sonra 1870 senesinde Maçka sırtlarında inşâ ettirilen yeni bir binâya taşınır ancak buradaki ömrü de ancak dört yıl sürer...Çünkü 1874 yılında halen İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi olarak kullanılan yerdeki kışlaya yer açmak istenir ve mevlevîhâne ortadan kaldırılır...O tarihdeki postnişîn Hüseyin Fahreddin Dede, âilesi ve dedegânı ile berâber Eyüp Bahariye’de, daha sonra bahçesinde Bahariye Mevlevîhânesi’nin inşâ edileceği Hatab Emîni Mustafa ve Hüseyin efendilerin yalılarına taşınır.
 |
Hüseyin Fahreddin Dede |
Gelelim hikâyenin daha da acıklı tarafına...Bu taşınma mâcerâları sırasında Fahreddin Dede'nin babası, bir önceki postnişîn Hasan Nazîf Dede’nin naaşı iki kere nakl-i kubûr edilmişdir, önce Beşiktaş’dan Maçka’ya, sonra Maçka’dan Bahariye’ye...Beşiktaş Mevlevîhânesindeki diğer kabirler ise Çırağan Sarayı’nın bodrumunda kalmışdır. 1987 yılında otel inşaatı başlayınca sarayın bodrumunda bulunan mezar taşları Galata Mevlevîhânesi hazîresine nakledilmişdir ancak kabirlerdeki "bakiyye-i ızâm"ın ne olduğu mechûldür...
Bakın Hüseyin Vassaf Efendi meşhûr eseri Sefîne'de bu acıklı hikâye hakkında neler söylüyor :
Koca boğaziçinin sevâhilinde saray yapılacak yer intihâb olunamayıp da mevlevîhânenin olduğu mahalde bunun inşâsına kıyâm, eser-i cinnet olduğu gibi, Anadolu ve Rumeli muhtâc-ı umrân iken milyonlarca lira sarfıyla bu râdde saray inşâsı pek abes bir iş idi, nişâne-i sefâhet idi. Mevlevîhânenin Maçka’ya naklini takdîr ederek Maçka’da yapılan mevlevîhâne 1286 senesinde hitâm buldu. Beşiktaş Mevlevîhânesi’nde medfûn eızze-i kirâmın kabirlerine dokunulmadı. Üzerine saray binâ olundu. Türbe mahalli mahfûz kaldı, sandukalarıyla muhâfaza edildi. Yalnız Şeyh Nazîf Efendi’nin cesed-i şerîfi Maçka’ya nakl ve defn olundu. Beş sene sonra Maçka Mevlevîhânesi’nin olduğu mahalle esliha deposunun inşâsı takarrur edince, buradan da mevlevîhânenin nakli lâzım gelip, Eyüp’de Bahâriye’deki mevlevîhâne inşâ olundu. Bîçâre Şeyh Nazîf’in cesedi ikinci def’a kabrinden çıkarılıp Bahâriye’ye nakl edildi. Fakat mevlevîhâne mahalline inşâ olunan Ortaköy Sarayı’nda Sultân Abdülazîz ve ahlâfı ârâm edemediler. Orası dillere destân olan zînet ve ihtişâmına bedel baykuş yuvası misâli oldu. Meşrûtiyyeti müteâkib meb’ûsân ve a’yân dâiresi ittihâz edildi. İçinden çıkan nâgehânî bir ateş o muhteşem sarayı yaktı, mahv etti. Alt katında mevki’-i hakâretde bırakılan e'ızze-i kirâm hazerâtının te’sîrât-ı ma’neviyyeleri cümlesinden olduğuna şübhe edilmemelidir...
Yıllar sonra Bahariye Mevlevîhânesinin de yıkılması üzerine, kabirlerin nakledilmesi gerekince, Hüseyin Fahreddin Dede'nin de mezarı açılmış. İşte bu acıklı hâdiseye bizzat şâhid olan Cemâleddin Server Revnakoğlu, bu naklin acıklı ibretli hikâyesini şöyle anlatıyor :
Evlâdları tarafından 24 Temmuz 1967 Pazartesi günü yaptırılan nakil sırasında orada idik. Yıllarca önce yanmış, yakılmış türbenin metrûk sahası içinde kalan kabirler ve bilhassa kendisinin lahdi açıldığı vakit, tabutun içinde çürümüş çinko parçaları göze çarpıyordu. (Fahreddin Dede kolera salgını esnâsında vefât ettiği için tabutun içine boydan boya çinko kaplanmış) Bu kalıntılar arasında boylu boyunca uzanmış yatan Şeyh Hüseyin Fahreddin Efendi'nin cesedinden, uzviyetinden tabiatıyla eser kalmamışdı. Fakat kemikleri dağılmamışdı. Vefâtından 60 seneye yakın bir zaman sonra kemikleri toplanıp moloz yığını halinde torbalara doldurulunca yattığı yerde olsun huzûr içinde bırakılmayan Şeyh Hüseyin Fahreddin Efendi, âilesi efrâdı, büyükleri ve kabir komşuları ile birlikte bir daha öldü....
 |
Saray'ın kısa süren ihtişamlı günlerinden bir resim |
 |
Çırağan Sarayı'nın yangından sonraki hâli |
 |
Mevlevîhâne yerine uygun görülen futbol sahası |
 |
Mevlevîhâne yerine yapılan Sarayın otel oldukdan sonraki hâli |
 |
Mevlevîhâneden çıkartılan kabir taşlarından bazıları |
Hüseyin Vassaf Bey'in dediği gibi, II. Meşrûtiyyetin ilanından sonra Çırağan Sarayı mebûsân meclisi olarak kullanılmaya başlanmış ve bu dönemde Sultan II. Abdülhamid Han’ın çok kıymetli koleksiyonundan Rembrant ve Ayvazovsky’nin eserleri buraya nakledilmiş. 20 Ocak 1910 yılında kalorifer bacasından çıkan bir yangınla binâ birkaç saat içerisinde yanmış ve çok değerli antikalar, Sultan II. Abdülhamid Hân'ın özel koleksiyonu ve V. Murad’ın kütüphânesi tamâmen yanıp kül olmuş...
1930 senesinde Saray’ın bahçesindeki dev ağaçlar kesilmiş ve o geniş alan futbol sahası hâline getirilmişdir...
1946 yılında Saray’ın bodrum katında bulunan Mevlevî dervîşlerine âit mezarlar, bir istihkâm yüzbaşısının altın aramak için yaptığı kazılarla tahrîb edilmiş...
1987 senesinde başlayan otel inşaatı ile de mevlevîhâneden kalan son yâdigârlar da târihe gömülmüşdür...
Listeye geri dön