Bindiğimiz Dalı Keserken

3 Ekim 2017 tarihinde yayınlanmıştır.

Nasreddin Hoca
Nasreddin Hoca'nın meşhûr "bindiği dalı kesme" hikâyesini hepimiz biliriz. Bu hikâyeyi daha çoçukken duymuşuzdur/okumuşuzudur ama üstünde hiç durmamışızdır, gülüp geçmişizdir.

Dikkatlice düşünecek olursak Hoca'nın bu hikâyesinde nice nükteler gizlidir.

Kesilen dal, zamânın remzidir. Dünyâda en kıymetli şey zamandır zîrâ giden zaman aslâ geri gelmez. Halbuki çoğumuz zamânımızı boş işlerle geçiririz. 

Kesilen dal, hayâta işâretdir. Dünyâ hayâtı gelip geçidir. Çoğumuz bu hayâtın kıymetini bilmez, bir sarhoş gibi gaflet içinde hayâtını ısrâf eder. Kimisi ihtiyârlayıp elden ayakdan düşünce aklı başına gelir kimisi de ancak başı teneşire vurunca ayılır.

Kesilen dal, sıhhate de işâret eder. Çoğumuz kötü alışkanlıklarımız ve ihmâlkârlıklarımızla kendi kendimizi hasta ederiz. Hastalık gelince belki aklımız başımıza gelir ama iş işden geçer. 

Kesilen dal, gençliğin remzidir. Çoğumuz gençken başımızda kavak yelleri eser ve fırsatları değerlendirmek yerine ağustos böceği gibi keyif çatarız. Gençlik elden gidince kaçırdığımız fırsatlara âh u vâh ederiz ama iş işden geçmişdir. 

Kesilen dal, paranın, malın-mülkün remzidir. Çoğu insan parasının kıymetini bilmez, çarçur eder de başkasına muhtâc oluverir. Daha da beteri şudur ki, bugün sadece kendi kaynaklarımızı isrâf etmekle kalmıyor, hep berâber dünyâdaki kaynakları da isrâf edip yok ediyoruz. Havayı-suyu kirleterek, ağaçları kesip her yere beton dökerek, dünyâyı da büyük bir felâkete götürüyoruz ama farkında bile değiliz.
Hoca'nın gülüp geçtiğimiz bu hikâyesindeki nükteler bu hadîs-i şerîfde pek vecîz bir sûretde beyân edilmişdir. Hadîs-i Şerîf'in meâlini aşağıdaki bağlantıdan okuyabilirsiniz :

Beş şey gelmeden beş şeyin kıymetini bil


Listeye geri dön