6 Nisan 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri soğuk bir kış günündeki hutbelerinde şöyle buyurdular :
Eğer îmânımız varsa kalblerimizde, mahallelerimizde fakîrler, garîbler, yetîmler, yoksullar, dullar, kimsesizler, zayıflar, az maaşlılar var. Bunlar hepsi, biz bir milletiz, "Lâilâheillallah" demişiz, tevhîd etmişiz, bunu lisân ile söylemişiz. Bir de bütünleşmemiz var, bir tevhîdde toplanmamız var. Bu günlerde bu fırsatı ganîmet bilmeli insan ve îmânın alâmeti olan merhametini izhâr etmelidir. Müslüman, rahîm olur. Müslüman, şefkatli olur. Müslüman, afüvv sâhibi olur, afüvv sâhibi. Müslüman, kerem sâhibi olur. Müslüman, ihsân sâhibi olur. Müslümanın elinden dilinden hayır görülür. Şerli insanlar mü'min olamazlar. Her ne kadar isimleri mü'minse de, sünnetli de olsalar, nüfus kağıtlarında islâm kaydı da olsa, son nefesde Hakk'ın dîvânında onların isimleri, dîvân-ı îmânda kayıtlı değildir.
Kömürsüzlere kömür. Bu havada su dağıtmaya kalkma, soğuk su vereyim millet için diye. Onu yazın yaparsın. Mahallenizde bakın odunsuz ve kömürsüzlere, çıplak ayakla gezen yetîmlere. İftihar etme malım var diye. Allah iftihar edenleri sevmez. Geçen sene babası vardı, yetîm değildi, bu sene yetîm olmuş. Bir daha seneye senin de evlâdın benim de evlâdım yetîm olabilir. Allah bizim rûhumuzu kabzeder, çocuğumuz yetîm kalabilir. Yavrumuz ayyakabısız kalabilir. Bunları düşüneceksin böyle. Mücerred, yalnız, Allah'a olan vazîfenle bitmiyor, namazla, oruçla, irfân lâzım. Yalnız namazla, oruçla, haccla iş bitmiyor. Bunlar vazîfe-i dîniyye, dînin direkleridir, islâmın temelleridir. Ama irfân lâzımdır, şefkat lâzımdır, merhamet lâzımdır. Ve Cenâb-ı Hakk'ın merhametini celb edelim ki Allahu Teâlâ bize îmânın tadını tattırsın, îmânın zevkini versin, îmânın lezzetini duyalım.
Sonra, biliyorsunuz ki Allah, bir sevâba on sevâb yazar, bir günaha bir günah yazar. "Sebekat rahmetî alâ gadabî" buyurmuşdur, "Rahmetim gadabımı geçdi" buyurmuşdur. Sadakâtda ve yardımlarda, bire yetmişdir, en aşağı.
Ey para sâhibiyim diyen kişi! O para ebediyyen senin olmasını istiyorsan eğer, bugün git bir gönül al. Bir gönülü satın al. Bir gönülü tavâf et bugün, gönül ka'besini. Bir ağlayan gözü sil. Bir açı doyur. Bir çıplağı giydiriver.
Bir de çık şöyle, ben akşam bakdım, kabristandan geçdi gece yolum, o üşüyenler, çıplak yatıyorlar, üşümüyorlar artık kabirlerde. Yatakları ince gelenler de toprağa yatmışlar hiç belleri ağrımıyor, üzerlerinde yorganları da yok, çıplak yatıyorlar. Her şeylerini bırakmışlar, evler, hanlar, hamamlar, geliratlar, banka defterleri, bankadaki bulunan paralar, altınlar, hepsini bırakmışlar, düşmanlarına ve dostlarına, orada amelleriyle başbaşa kalmışlar. Yakın zamanda buraya gideceksin, böyle olacak hâdisâtın nihâyeti. Ben söylesem de böyle olacak, söylemesem de böyle olacak. Hatırlatıyorum ben yalnız, böyle olacak.
O günler gelmeden, mâlik olduğun mal ebediyyen senin olsun istiyor musun? Hakk yoluna sarf et. Bu günleri de fırsat ve ganîmet bil. Hemen! Hemen bir garîbin başını okşa. Hemen bir fakîrin kapısını git çal bu akşam ve ona parayı gururlanarak verme, yardımı gururlanarak yapma, zilletle git karşısına. Düşün! Düşmeyen kalkmayan bir Allah'dır. Belki senin ceddin düşmüş, sonra kalkınmışsın. Yâhud yarın düşmeyeceğin ne malûm, onu da düşünüver. Hastanın başına gitdiğin vakitde, kendi hastalığını düşün. Cenâze namazı kıldığın vakitde kendi cenâzeni düşün.