2 Şubat 2025 tarihinde yayınlanmıştır.
NUTK-İ ŞERÎF
Bir göz ki anın olmaya 'ibret nazarında
Ol düşmenidir sâhibinin baş üzerinde
Kulak ki öğüt almaya her dinlediğinden
Akıt ana kurşunu hemen sen deliğinden
Şol el ki anın olmaya hayr ü hasenâtı
Virilmez ana cennet ilinin derecâtı
Ayak ki 'ibâdet yolunu bilmez onu kes
Öğrensin onu mescid önünde kapıda as
Bir dil ki Hakk'ın zikri ile olmaya mu'tâd
Urma sen ol et pâresine dil deyu hiç âd
Nefsim deme şol dîve ki iletir seni şerre
Nefs odur anın fikri vü meyli ola hayra
Gönül müdür ol kim içi vesvâs ile dolmuş
Kibr ile hased 'askeri her yanını almış
Şol cân ki fakat cismi diri tuta deme cân
Hayvanda da vardır o damarlarda dolan kân
Cân ol ki "nefahtü" dedi Kur`ân'da ana Hakk
O nefha-i rahmâniyyedir bu sırr-ı mutlak
Ol rûh-ı izâfîye kim irdi odur insân
Ol nokta-i kübrâdır olan sûret-i Rahmân
İnsân da denir ona dahî âdem-i ma'nâ
Hem rûh-ı musavverdir o hem 'âkil ü dânâ
Zîrâ ki cihâna neye geldiğini bildi
Maksûd olunan matlab-i a'lâsını buldu
Ol nefha imiş ademe bil meşreb-i a'lâ
Ol nefha imiş kâf-ı vücûdundaki 'ankâ
Ol nefha imiş diri tutan cümle cihânı
Ol nefha imiş zîynet iden bâğ-ı cinânı
Ol nefha ile oldu 'imâret bu 'avâlim
Ol nefha ile doldu kamu yedi ekâlim
Ol nefha ile gözü açıklar görür 'ibret
Ol nefha ile işidilir ma'nâ-yı hikmet
El anın ile vermeğe meyl eyledi malı
Ayak dahi doğrultdu bu nefha ile yolu
Dil anın ile kıldı özün zikr ile mu'tâd
Ol nefha ile dâim ider yâr adını yâd
Nefs anın ile râdıyye vü mardıyye oldu
Emmâreliğin terk idüben tasfiye buldu
Rûh anın ile itdi semâvâta 'urûcu
Kıldı melekûta dahi anınla vülûcu
'Ulvî olup ıtlâka irişdirdi sülûku
Mülkü şu ki terk ide bulur şâh-ı mülûku
İniş dahi yokuş bir olur cümle yanında
Cismindeki cân gibi bulur Dost'u cânında
Gider ikilik birlik olup her şey olur Hakk
Çün gide bulut 'âleme gün doğa muhakkak
Ol nefha ki âdem demidir âdemi iste
Ol demde Niyâzî irilir menzil‐i Dost'a
Niyâzî Mısrî
Kuddise Sırruh
ÎZÂH
Niyâzî Mısrî Hazretleri, bu nutk-i şerîfinde, önce, insanın uzuvları bakımından hayvandan pek farkı olmadığını, aynı uzuvların hayvanlarda da olduğunu, insanı hayvandan ayıran şeyin nefha-i ilâhî olduğunu ve rûh denilen bu nefha sâyesinde insanın diğer mahlûkatdan üstün olduğunu beyân ederek, bu üstünlüğü elde etmek için nefsi rûhâ tâbi' kılmak gerekdiğini, tam tersini yaparak bedenine ve nefsine hizmet edenlerin bu şerefden mahrûm olacaklarını ifâde ediyor. Nutk-i şerîfin devâmında ise, bütün işin o nefha-i ilâhîde olduğunu ve insanın Hakk'a giden yolda ancak o nefha ile sülûk ederek mi'râc edebileceğini yani Hakk'a kurbiyyet peydâ edebileceğini, vuslata erebileceğini ve tevhîdin hakîkatine ârif olabileceğini beyân ediyor. Böylece "men arefe nefseh fe kad arefe rabbeh" sözündeki hikmetlerden bazılarını îzâh etmiş oluyor.