Bir Vücûddur Cümle Eşyâ Ayn-ı Eşyâdır Hudâ

12 Ocak 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

Ahiret

NUTK-İ ŞERÎF

Bir vücûddur cümle eşyâ 'ayn-ı eşyâdır Hudâ
Hep hüviyyetdir görünen yok Hudâ'dan mâ'adâ

Lîk vardır ol vücûdun zâhiri vü bâtını
Pes bu haysiyyetden olur evvel ü âhir ana

İ'tibarîdir vücûda evvel ü âhir demek
Bir Ehad'dır ol ki 'ayn-ı ibtidâ vü intihâ

Evvel âhir farz edersek böyledir bu yoksa ki
İbtidâsız intihâsız bir Hudâ'dır sermedâ

'Ayn olan şeyde ne mümkin evvel ü âhir demek
Şâhid-i kâfi kelâm-ı Hakk'daki lafz u edâ

Bu vücûdun bâtınıdır ol kadîm-î rûh-i Hakk
Hep tecellî-i Hudâ'dır hâdis olan zâhirâ

Bâtın-ı 'âlem teneffüs etmek ister zâhiren
Müstetir olan hakâyık tâ ki ola âşinâ

Cân-ı 'âlemden takaza kopdu zât-ı 'aşkına
Ekmel-i sûretde kendi hüsnünü seyr ede tâ

Lâ-cerem düşdü sefer bu iktizâ olan tamâm
"Kenz-i Mahfî" feth olup mekşûf ola sırr-ı 'amâ

Geldik imdi zât-ı Hakk kim bâtın-ı 'âlem-durur
"Kenz-i Mahfî"sini seyret gör nice eyler küşâ

Sûret-i 'âlemde mestûr olmuş idi sırr-ı Hakk
Hubb-i zâtı kopdu Hakk'dan mürtefi' ola hafâ

Yani bir kuvvet ki ol 'ayn-ı nefesdir ma'nâda
Kopdu 'âlemden 'urûc ede bulunca tâ likâ

Esfel ü a'lâyı seyr edüp merâtib kat' ile
Cümleyi câmi' olup hâsıl ola 'ilm u gınâ

'Âlem-i 'ulvi ki 'arşdır anı menzil eyledi
Bulmadı anda murâdın eyleye zevk u safâ

Geçdi 'arşdan çıkdı kürsîye bu kez menzil deyu
Anda dahi bulmadı kendin aradı câ-be-câ

Geldi heft eflâke çıkdı anı dahi seyr edüp
Anda hiç bulmadı kendin nice olsun dil-küşâ

'Unsuriyyâta bu kez geldi yüzünü tutdu ol
Anda dahi yüzünü göstermedi ol dilrübâ

Kodu anı dahi geçdi ma'dene menzil deyu
Bulmadı anda özün kim gerçi etdi çok recâ

Kodu anı dahi geldi menzilin etdi nebât
Bulmadı kendini tâ kim ola ol câna gıdâ

Bulmadı anlarda özün geldi hayvân mülküne
Bunda bulsaydı özün cânın eylerdi fedâ

'Âkıbet bunca menâzil geçdi kendin bulmadı
Geldi insâna göründü ol cemâl-i cân-fezâ

Neş'e-i âdemdir ancak nefhaya kâbil vücud
Rûh-i Hakk'dır nefh-i âdem demedi mi rûhuna

Âdemîde hâsıl oldu çün kemâl-i tesviye
'Arşına pes Hakk Te'âlâ andan etdi istivâ

Âşikâr oldu sana hep 'âlem-i 'ulvî ne var
Çünki âdemden yüzün gösterdi Zât-ı Kibriyâ

'Âlem-i 'ulvîdir ancak anda 'akl u 'ilm ola
'Âlem-i süflîde olmaz 'ilm-i Hakk 'akl ü rehâ

'Âlem-i 'ulvîde zâhirdir cemâl-i pâk-i Dost
'Âlem-i süflîde yokdur nutk u savt u hem nevâ

'Âlem-i 'ulvî denen hep 'âlem-i süflîdedir
'Âlem-i süflî hakîkat 'âlem-i a'le-l-ulâ

Mâ-hasal 'âlem kamu âlât-ı âdemdir tamâm
Hep 'amel mazharlarıdır yok birinde 'ilme câ

Cümlesinin yok şu'ûru kârı hem mahsûsdur
Kâdir olmaz bir nefes kim kârını ede hebâ

Kudret-i külliyenin mazharlarıdır hep bular
Her ne kârın mazharıysa hizmetin eder edâ

Encüm ü eflâk anâsır hem cevâhir olmasa
Sırr-ı Hakk'ın seyri beyhûde olurdu can-ı mâ

Anın içün seyr eder kim zâhir ola her kemâl
Her lezâiz hâsıl ola buluna cümle 'atâ

'Âdeme gelmezden evvel câmi'iyyet yok idi
Enfüs ü âfâkı câmi' var mıdır böyle binâ

'Âlem-i kuvvede her bir nesne kim mevcûd idi
Âdeme geldikde fi'le geldi bî-çûn ü çerâ

Görme misin nutk u sûret âdemîden gayrıda
Âdemîde zâhir oldu hep kemâlât-ı Hudâ

Cümleten esmâyı câmi' nüshadır zâtın senin
Zât-ı Hakk'dan şânına nâzil değil mi "küllehâ"

Hayy-i 'âlemsin ki zâtın bahş eder her dem hayât
Âşiyan-ı 'âleme sensin şeref-bahş ey hümâ

Kalb-i 'âlemsin ki 'ilmin cümleyi oldu muhît
Nûr-i 'ilmin olmasa 'âlem olurdu kapkara

Şâh-ı 'âlemsin ki her kârda irâde sendedir
Cümle eşyâ emrine oldu müsahhar şâh-ı mâ

'Âlemin sensin murâdı hep irâde sendedir
Zâtın ile hâsıl oldu 'âleme hep "mâ-yeşâ"

Nutk-i 'âlemsin ki 'âlem buldu nutkundan vücûd
Nutk-i cân-bahşsın 'avâlim bir şecerdir gûyiyâ

'Ayn-ı 'âlemsin ki 'âlem gördü sende vechini
Dîde-i hak-bînin ile seyr olur hüsn ü bahâ

'Âlemin sensin kulağı olmasaydın sen eğer
İşidilmezdi kalırdı nutk ile savt u sadâ

Bu yedi esmâyı bil esma-yı zâtiyye-dürür
Anın içün âdemîde eylediler intimâ

Mecma'ül- bahreyn-i Hakk'sın vâcib imkân sendedir
Sensin ancak müsta'id zât u sıfâtına sezâ

Nur-i Hakk'sın senden alır cümle eşya pertevi
Ay ü gün secde ederler yüzüne subh u mesâ

Kıblesisin on sekiz bin 'âlemin ey pâk zât
Sana istikbâl ederler cümle-i şâh ü gedâ

Secdegâh-ı 'âlem olduğuna şâhid bu bize
Secde eyler miydi sana kudsiyân-ı pür-hayâ

Cân-ı 'âlemsin libâs-ı âdemîde sen bugün
Kadrini fehm eylemezsen sayılırsın çâr-pâ

Mâ-hasal sensin hemân bu cümle 'âlemden garaz
Fırsatı fevt eyleme ol sen seninle âşinâ

Bir şecer farz edelim başdan başa bu 'âlemi
Fehm edelim tâ murâdımız murâd üzre dilâ

Gerçi bu temsîlimiz eb'ad görünür eb'ade
Cân ile dilden kabûl eyler velâkin akrabâ

Bu dıraht-ı 'âlemin oldu zemîni arş bil
Pençesidir kürsî vü sâk oldular yedi semâ

Nâr u bâd ü ab ü hâk oldu misâli dalları
Hem mevâlîd-i selâse berg-i gül meyve şehâ

Dâ'iye düşdü nevâya kendi zâtın görmeğe
Bâtınından kopdu nâçâr kuvve-i neşv ü nemâ

Geldi hâke bulmadı anda dahi kendisin
Gitdi sâka tâ ki bula derdine anda devâ

Olmadı sâkdan dahi derdine dermân 'âkıbet
'Azm-i şâh etdi ki bula hasta cânına şifâ

Ermedi şâhdan murâda yaprağa tutdu yüzün
Hem çiçek ile geçirdi arada çok mâcerâ

'Âkıbet bunları da terk kıldı geldi meyveye
Gördü kendini temâmet zâtına etdi senâ

Bildi vü buldu vü gördü kendi kendini temâm
'İlmi 'ayna 'ayn-ı Hakk'a erdi temme'l-iktizâ

Çün kemâle ere meyve hatm olur anın işi
Meyve-i âhar takazâsına düşer iştihâ

Böyledir hâl-i mürekkeb 'âkıbet fânî olur
'Ayn-ı ma'nâda fenâsı bulusar 'ayn-ı bekâ

Sûret-i misliyyesinden cilve eyler ol yine
Devr-i dâim bu tecellî üzre olur rûnümâ

Sanma anı kim tecellîsinde tekrâr eyleye
Nev-be-nev her neş'eden eyler tecellî dâimâ

Zât-ı vâhiddir tecellî eyleyen her neş'eden
Zât-ı mâ birdir eğerçi bî-nihâyetdir 'inâ

Her 'inânın rengine göre olur o munsabığ
Kabının rengini tutar fi'l-hakîka levn-i mâ

Müfredât olur mürekkeb hem mürekkeb müfredât
Bu tahavvüldür görünen geh bekâ vü geh fenâ

Meyvenin aslı dırahtdır hem dırahtın aslı ol
Anın içün emnr-i devrî var dediler ahfiyâ

Aslı fer'in fer'i aslın 'aynıdır gayrı değil 
Biri icmâl biri tafsîl görünürler sûretâ

Bu vücûdun bâtınıdır cevher-i evvel denen
Seyr eder a'râzını ol nitekim seyr-i nevâ

Cevherin her mazharında bir zuhûr-ı hâssı var 
Cümleyi câmi' zuhûr-i âdem-i 'akza'l-kuzâ

Mazhar-ı 'âlem-sıfatdan kudret izhâr eyledi
Mazhar-ı âdem-sıfât ü zâtına oldu revâ

İster isen bak dırahta gör sıfâtın meyvenin
İster isen meyveye bak zâtına eyle salâ

İster isen 'âleme bak kudretini gör anın
İster isen âdeme bak zâtına kıl iktidâ

Bağbân-ı dehre lâzım meyve-i âdem-durur
Müsmir olmayan dırahta bağbân vermez bahâ

Zât-ı Hakk'dır her sıfatdan dembedem devr eyleyen
Geh görünür etkıyâ gâhi sıfât-ı eşkiyâ

Meyve sûretinde cümle kimi puhte kimi ham
Ham olanlar eşkıyâ kim puhtelerdir evliyâ

Kimi ham ü kimi puhte olmağa bâis bu kim
Dört zamânın hâssasıdır bil sa'âdetle şekâ

Hamı puhte olmadan düşerse yere nâgehân
Puhte olunca bil anı seyr ede ol şâhuhâ

Puhtenin içi bütündür yere düşerse dahi
Yine kendi kendi mislin aynı düşürür kazâ

Münhali' olur sıfâtı sâni' olur mislini
'Ârifin mahlûku olmaz der anınçün asfiyâ

Elli bin yıl denilir neşr ile ba'sin bir dahi
Kuvvet-i 'âlem zuhûr-i âdeme vere cilâ

Batn-ı 'âlemden bu denlü yılda doğar âdemî
Âdem-i 'ulvi anınçün âhir olur müntehâ

Mâ-hasal bu neş'enin kadrin bil ey kadrin senin
Bir dahi bu sûret üzre sana yokdur kahkara

Dâr-ı mülk ü saltanatdır ser-be-ser 'âlem sana
Başına urmuş hilâfet tâcını ol pâdişâ

Cümle eşyâyı musahhar eylemiş hep emrine
Her ne yüzden sevk edersen kimse yokdur diye "lâ"

Ehl-i hâba gerçi 'âlem sûret-i dünyâ-durur
'Ârif-i bîdâra nisbet oldu ol dâr-ı rızâ

Zîrâ 'âlem bir vücûddur evvel oldur âhir ol
Zâhir oldur bâtın oldur cümle ol önden sona

Halk-ı 'âlem zâhirine dediler dünyâ anın
Bâtın u gayb erleri hem dediler darü'l-bekâ

Âdem ise bâtın u hem zâhiri câmi'-durur
Lâ-cerem dünya ile 'ukbâyı ol oldu melâ

Kuvvet-i 'âlem kaçan kim cem' ola ol haşr olur
Müfredâta râci' olsa neşr olur derler ana

'Âlem âdem âdem 'âlem olmadadır haşr ü neşr
Haşr ile neşr olmadan bir dem cihân bulmaz rehâ

Yevm-i cem' olan kıyâmet âdemînin şânıdır
Âdemîden gayrıda mümkin değil cem'-i kuvâ

Rûz-i mahşer fi'l-hakika rûz-i âdemdir hemân
Hayr u şer her ne ederse bulısar âhir cezâ

Çünki geldin âdeme geldi kıyâmet kâmete
Kangı dâra lâyık etdin kendini söyle bana

Ma'rifetden hisse alup kendini bildin ise
Ehl-i cennetsin senindir cümle-i zevk u safâ

Cehl ile kalup özünden olmadınsa ger habîr
Duzahîsin çek 'azâb-ı cehl ile kahr u ezâ

Hizmet eyle cân u dilden ma'rifet erbâbına
Kim şefâ'at mazharıdır evliya vü enbiyâ

Bu kasiden ile Gaybî keşf-i esrâr eyledin
Lâyık olursa denile nâmına "Keşfü'l-Gıtâ"

Geldi doksan dokuz esmâya mukabil beytimiz
Ma'nâsını derk edenler âhir olur pişüvâ

Sun'ullah Gaybî
Kuddise Sırruh
Listeye geri dön