29 Nisan 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Hep maglatadır laklaka-i bâtın u zâhir
Bir nokta imiş asl-ı sühan evvel ü âhir
Rûhî-i Bağdâdî
ÎZÂH
Her şeyin aslı ve esası, başı ve sonu, önü ve arkası, bidâyeti ve nihâyeti bir noktadan ibâretdir. Bu nokta vahdet noktasıdır yani noktadan murâd, Cenâb-ı Hakk'ın zât-ı ehadiyyetidir. Zîrâ her şey ehadiyyet-i zâtdan zuhûr etmiş ve cümle mevcûdât, Cenâb-ı Hakk'ın esmâsının ve sıfatının tezâhürleri olarak peydâ olmuşdur. Bu hakîkatden bî-haber olanların, ister ilmî, ister manevî, ister dünyevî, ister uhrevî, ister zâhirî ister bâtınî, her hangi bir hususda konuşmaları, hep mugâlatadır yani boş lafdır, ma'nâsızdır. İmâm Ali Kerremallahu Vecheh Efendimizin "El-ilmü noktatün fe kesserehümül câhilûn/İlim bir noktadır câhiller onu çoğaltır" sözünde de, bu hikmete işâret vardır. İlm-i tevhîdden bî-behre olanlar ne kadar âlim görünürlerse görünsünler aslında câhildirler çünkü ilim Hakk'ı bilmekdir. Hakk'ı bilmeyen kamyon dolusu kitap okusa da câhildir. Nokta-i vahdetden nasîbi olmayanların sözleri, ya kitaplardan derlenmiş, ya sağdan soldan işitilmiş, ya da oradan buradan devşirilmiş dedikodu ve laklakiyyât kabîlinden bilgilerdir. Zîrâ bu bilgiler tahkîk edilmemiş yani hakka'l-yakîn mertebesine yükseltilmemişdir. Bilgisini hakka'l-yakîn mertebesine çıkaramamış yani söylediklerinin hakîkatine vâkıf olmayan, söylediklerini bizzat yaşamamış olan kimselerin sohbeti de mürâîlikden, kandırmacadan, dedikodudan ve laklâkiyyatdan başka bir şey değildir. Böyle olduğu içindir ki, bu gibilerin sohbetinden bir fayda elde edilmez, bir feyz alınmaz. Öyleyse laklakdan da laklâkiyyatdan da laklâkiyyatçılardan da dâimâ uzak durmalı ve azîz ömrümüzün bir demini bile boşa geçirmemeliyiz.
Taklîdden eyle hazer cevher olur mu mermer
Bakırla bir midir zer bul "men 'aref"le dîde