11 Eylül 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, "Bir adamı getirirler" diyor, "yarın mahkeme-i kübrâda, huzûrullaha getirirler bir adamı. Allahu Sübhânehû ve Teâlâ ona sorar ve onun amellerini tartar. Terâzinin iki gözü müsâvî gelir. Günahla sevâbı. Hakk Teâlâ buyurur ki ona, bir sevâb bul". Çünkü sevâbı ağır gelenler, onlar makâm-ı âlîyyeye, bir günahı ağır gelen nâra gidecek. "Senin müsâvi geldi günahınla sevâbın". Bu, bakkal terâzisi değil yani benim konuşduğum şey, halka anlatmak için konuşuyoruz. "Bir sevâb bul seni cennete koyayım". Müsâvî çünkü, müsâvât var. "فَاَمَّا مَنْ ثَقُلَتْ مَوَاز۪ينُهُۙ فَهُوَ ف۪ي ع۪يشَةٍ رَاضِيَةٍۜ fe emmâ men sekulet mevâzînuhû fe hüve fî 'ıyşetin râdıye". Bir sevâb fazla geldi mi, o 'ıyş-i râdiyede, yani cennete gidecek. Rızâ-yı Rahmân'da yani. "Bir sevâb bul şimdi, seni cennete koyayım".
O adam hoplar ortada. Bulamazsa felâket! Buradaki hayât gibi değil, ebedî hayat. Mahvolacak yani. Bir taraf nâr duruyor, bir tarafda cennât-ı âliyât. Oradan ayrılan ayrılıyor bir tarafa. O ortalarda kalıyor. "Çabuk bul haydi". O adam oraya koşar, buraya koşar ve annesine gider. En yakın annesini görür. En merhametli en şefkatli anne. Ona koşar. "Anneciğim bana sevâbından bir tâne ver ki ben kurtulayım". "E benim ne olacak hâlim?" der.
Şimdi bu şekli namaz gösteriyor. Bu, namazın remzlerinden. Evvelâ sağa selâm veriyoruz, sonra sola selâm veriyoruz. Çünkü huzûrdayız namazda. Sağa selâm vermek anneden yardım istemek ma'nâsına geliyor, imdâd bekliyor, sola selâm vermek babasından yâhud akrabâsından. Ona işâret var.
Kıyâmda durmuş, kıyâmda, ayakda, ne oluyor? Hesâba çekildi, ona işâret. "Allahuekber" diyor. Bu ne demek bu "Allahuekber"? (Efendi Hazretleri ellerini arkaya atarak namazın başındaki tekbîrin nasıl getirildiğini gösteriyor) Başka türlü de yapılabilirdi, niçin böyle oldu Allahu ekber? "يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ *اِلَّا مَنْ اَتَى اللّٰهَ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍۜ yevme lâ yenfe'u mâlun velâ benûn, illâ men etallahe bi kalbin selîm", ne evladdan, ne kasadan, ne keseden, ne paradan, hiç bir fayda yok, hepsini geriye atdım yâ Rabbi" diyor. "Dünyâyı geriye atdım" diyor. Dünyânın içinde bunların hepsi var.
Mahşer günü kıyâmda da öyle Allah huzûrunda. Buna ma'nâ veriyoruz. Allah diyor, "Oku defterini!" diyor. "وَكُلَّ إِنسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَآئِرَهُ فِي عُنُقِهِ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَابًا يَلْقَاهُ مَنشُورًا * اِقْرَأْ كِتَابَكَۜ ve külle insânin elzemnâhu tâirahû fî unukıhî ve nuhricu lehû yevmel kıyâmeti kitâben yelkâhu menşûrâ, ikra' kitâbek", "kitâbını oku!" diyor Allah. Bir okuyor ki, Allah muhâfaza buyursun, doksan dokuz tâne göz erimi kadar günah defterleri. Başdan aşağı günahla dolu defterler. Gözünle böyle bakmış, alay etmiş böyle, onlar da yazılmış. Ne küçüğü kalmış ne büyüğü, hepsi tesbit edilmiş.
Sonra o kul onu görünce, o vaziyetde, mahcûbiyyetinden "Allahuekber" diyerek rükû'a eğiliyor. "Sübhâne rabbiye'l-azîm, Sübhâne rabbiye'l-azîm, Sübhâne rabbiye'l-azîm, ey noksan sıfatdan münezzeh olan Allah! Sen büyüksün, sen büyüksün, sen azîmsin" diyor. Yalvarıyor, ona işâret var. Sonra Allah diyor ki gene, "Kaldır başını! Oku defterini!". Kaldırdı. O "semi'allahu limen hamide"nin ma'nâsı şu : "Ey namaz kılan Allah senin hamdini işitiyor" diyor, o ma'nâya.
İkinci defteri görünce, ikinci defter daha berbat, secdeye kapanıyor, "Allahuekber", "En büyük Allah" diye yatıyor yere. Gene Allah diyor, "Kaldır başını secdeden!". Kaldırıyor, "Allahuekber", üçüncü defter çıkarılıyor önüne. Üçüncü defter gösterilince, büsbütün felâket oluyor, gene tekrar secedye kapanıyor, "Allahuekber", "Sübhâne rabbiye'l-a'lâ, noksan sıfatdan münezzeh olan, a'lâ olan Allah, yüksek olan, büyük olan Allah büyük Allah" diyerek yalvarıyor. Sonra tahiyyâta oturuyor, "Allahuekber". Gene "Oku defterini!" emri geliyor. Sonra selâm veriyor, sağına ve soluna. Şefaatçi arıyor, kendini kurtarsın diye oradan. İşte onun remzleri namaz yani namazın remzleri.
O adama diyor Cenâb-ı Hakk, o kula "Bir sevâb bul, seni bırakacağım. Eğer bulamazsan nâra gideceksin". O adam arıyor işte, sağa sola dönüyor, annesini görüyor, "anneciğim" diyor. Annesi diyor ki, "Peki vereyim sana bir sevâbımı ama oğlum ya benim sevâbım eksik kalırsa ben nereden bulacağım?". Bu sefer babaya dönüyor, babasına. Baba da diyor ki, "Herkes kendi başına" diyor. Nereye mürâcaat ederse önüne set çıkıyor. Bir de bakıyor ki, dînde kardeşini, tarîkatde kardeşini görüyor, sevdiğini. Orada onu görüyor. "Amân!" diyor. "Geliyorum" diyor o. Anneden babadan menfaat olmuyor, fakat arkadaş, Allah yolunda bulunduğu arkadaşı, tarîkat arkadaşı, dîn arkadaşı yardımına koşuyor. "Bana bir sevâb". "Bütün sevâbım senin olsun" diyor. "Senin günahını da bana ver. Sen cennete ben nâra" diyor. O vakit Cenâb-ı Hakk buyuruyor ki, "Sen benden cömert misin!" diyor Allah. "Hâşâ Yâ Rabbi" diyor, "ama benim dîn kardeşim bu, tarîkat kardeşim benim bu". "Yaa öyle mi! Demek ki benim yolumda beraber bulundunuz. Benim için sevişdiniz. Bu muhabbetden dolayı da, benim muhabbetimle, sana bütün sevâbını bu veriyor, senin günahlarını yükleniyor sırtına. Öyle mi?". "Evet Yâ Rabbi" diyor. "Öyleyse haydi, ben sizden cömertim" diyor, "tutun el ele cennete girin bakayım" diyor. Yaaa!
Onun için tarîkat arkadaşlığının, tarîkat kardeşliğinin, Allah için sevişmenin remzleri bunlar.
www.muzafferozak.com