13 Nisan 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Biz harâbât ehliyiz kâşânemiz vîrânedir
Sâlik-i pîr-i mugânız tekyemiz meyhânedir
Aşk ehli harâbât ehlidir zîrâ onlar dünyâyı da ukbâyı da terketmişler Hakk'a gönül bağlamışlardır. Âşıklar, Hakk'dan gayrı herşeyden yüz çevirdikleri için bîgânelere perîşân ve hakîr görünür ama hakîkatde aşkullah ile ma'mûr ve azîz olmuşlardır. Hakk yolunun sâlikleri olan âşıkların yegâne gıdası aşkdır. Onlar aşksız yaşayamaz ve her dem aşk şarâbını nûş ederler.
Pîrimiz var 'ârımız yok bu melâmethânede
Ta'n-ı 'âlemden ne gam gamhârımız peymânedir
Âşıklar, melâmet ehlidir yani âşıklar hep halkın kınamasına ve ayıplamasına hedef olurlar. Bunun da sebebi şudur ki, aşk gelince akıl da ilim de iflâs eder. Aşk, insana akla, mantığa, ilme uymayan işler yaptırır. Sabahlara kadar uyumayıp zikrullah ile meşgûl olmak akıl kârı mıdır? Dünyâ malına kıymet vermeyip eline geçe her şeyi fukaraya dağıtmak akıllı işi midir? İmkânı olduğu halde hiç bir makâma tâlib olmamak delilik değil midir? Mezar gibi dar ve karanlık bir yere kapanıp halvete girmek ve günlerce orada yalnız zikirle meşgûl olmak akla uyar mı? İşte âşıkların bu gibi hâlleri, pek tabîîdir ki halkın kınamasına sebeb olur. Ne var ki Hakk âşıkları lâimin levminden yani kınayanların kınamasından korkmazlar zîrâ onlar "وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَٓائِمٍۜ velâ yehâfûne levmete lâim" âyet-i kerîmesinin sırrına mazhar olmuşlardır. Durmadan içtikleri aşk şarâbının verdiği mestlik sebebiyle, aleyhlerinde konuşanların ayıplamalarından gamlanmazlar, müteessir olmazlar.
Biz mukayyed olmayız zencîr-i küfr ü dîn ile
Kâbil-i îmân u küfr olmaz şu kim dîvânedir
Aşk, insanı kesretden ve ikilikden kurtarır. Zîrâ seven sevdiğinden gelen cefâ da olsa vefâ da olsa hep hoş karşılar, kahrı da lutfu da bir bilir. Mâdem ki ma'şûkdan gelmekdedir, celâl de cemâl de birdir, nâr da nûr da hoşdur. Çünkü âşık, ma'şûkunun sıfatlarına değil zâtına âşıkdır. Âşık, her şeyi Hakk'dan bilir, bu yüzden de kimseye düşmân olmaz, kîn tutmaz, hîle yapmaz, hased etmez, aleyhinde bulunmaz, kötülüğünü istemez. Tabii bu hâl aşkdan bîgâne olanlar için bir tür delilikdir. Çünkü aklı başında olan herkes cefâdan kaçar safâya koşar, nârdan kaçar nûra koşar, celâlden kaçar cemâle koşar.
"Küntü kenz"in ma'nâsın fehmetmez illâ ehl-i hâl
Mahrem-i râz-ı hüviyyetdir o kim mestânedir
Cenâb-ı Hakk'ın bu âlemi halk etmesine sebeb olan muhabbet sırrını aşk ehlinden başkası bilmez. Zîrâ Hakk'ın sırlarına vâkıf olabilmek için aşk-i ilâhî ile mest olup, Hakk'a kurbiyyet şerefine nâil olmak şartdır.
Hâsılı bir noktadır Müştâk 'ilm-i 'ârifân
Kıyl u kâl ehli bu ma'nâdan hele bîgânedir
Ehl-i aşk olan âriflerin ilmi, bütün ilimlerden üstün olan ma'rifetullah yani tevhîd ilmidir. Bu ilmin remzi noktadır. Zâhir ehli, allâme-i cihân da olsa, bu noktanın sırrından bî-haberdir. Bâb-ı ilm-i marifet Hazret-i İmâm-ı Ali Kerremallahu Vecheh Efendimizin "İlim bir noktadır/noktaydı, câhiller onu çoğaltır/çoğaltdı" sözü de buna işâretdir.
Müştak Baba
Kuddise Sırruh