Bize Yoldaş Olan Yazıcı Melekler

25 Ağustos 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

Tövbe
Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
İnsanların omuzunda iki melek vardır. Bunlar senin yoldaşındır, arkadaşlarındır. Nereye gidersen git, ne yaparsan yap, senin yapdıklarını onlar kaydederler. İze's-semâün fetarat sûresinde, "كِرَامًا كَاتِبِينَ يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ kirâmen kâtibîne ya'lemûne mâ tef'alûn". Ne yaparsan onlar kaydederler. Sağ omuzdaki melek hayır ve hasenâtı yazar. Yani yapdığın hayırları yazar. Ama bu hayırda, riyâ var mıdır yok mudur, onu bilmez. Kullar seni nasıl görüyorsa, o melek, gördüğü gibi yazar ve yapdığın hayır ve hasenâta en aşağı bire on yazar ve hemen yazar. 
Meselâ bir bardak su verdin bir fukarâya, yâhud ahbâbına, yâhud komşuna, bir bardak su. Senin için su gâyet ucuz olduğu için burada onu misâl olarak gösteriyorum. Halbuki bir bardak suya bütün dünyâyı verirsin. Bütün dünyâ senin olsa, bir bardak suya verirsin. Sana göre küçük görünür o ama esâsında büyükdür. Bir bardak su verdiğin vakit, en aşağı on bardak su vermiş gibi sevab yazılır. Acabâ anlatabildim mi? Bir kuruş verdin, on kuruş vermiş gibi yazılır. En aşağı ama. Allah dilerse, bunu yetmişe, yedi yüze, yedi bine, yedi milyona yükseltir, yüceltir.
Sana bir müjde daha vereyim. Bir adam günah işledi, işledi, işledi, dikkat buyurunuz, günah işledi, işledi, öyle günahlar yapdı ki bu zât-ı muhterem, düşünmedi hiç Rabbini, Allah'ın gördüğünü, meleklerin bunu kaydetdiğini bilmiyor bu, gaflet içerisinde, günahlar işledi. Sonra, günahları denizlerin köpüğü kadar oldu. Sonra aklı başına geldi. "Eyvâh! Ben ne yapdım?" dedi. Çünkü zâten aklı başında olanlar kendisinden bir günah da zâhir olsa, zuhûr etse, bir günah işlese, hemen akılları başına gelir, "Ben ne yapdım!" diye Allah'a rücu' ederler. İşte bu kemâle gelmen lâzımdır. Bundan daha yüksek bir mertebe vardır. Günah işlemekden korkarlar.
Meselâ seyyidinâ Ebâbekir Sıddîk Hazretleri, ağzında taş taşırdı. Neden biliyor musun? "Söyleyeceğim söz, Allah'ın gücüne mi gider, Peygamber'i mi incitirim" diye, evvelâ düşünürdü, sonra eğer hayırlı konuşacaksa ağzından taşı çıkarır konuşurdu. O kadar korkardı günah işlemekden. Allah'ı sevenler günah işlemezler, günah işlemekden kaçınırlar. Ha eğer kazâ-yı Rahmânî zuhûr ederse, Allah'a döner, istiğfâr eder, Allah'a rücu' eder. 
Sonra aklı başına geldi tövbe etdi. Tövbe de, "Tövbe yâ Rabbi" demek değil mücerred. Biz ekseriyâ öyle biliyoruz. Tövbemiz bu bizim, "Tövbe yâ Rabbi", sonra gene işliyoruz. Bu istihzâ olur. Tövbe etdi. İyi dinle! Sonra Cenâb-ı Hakk bunu ne yapar? Günahlarını affeder. Eder mi? Eder. Cenâb-ı Hakk dilerse günahlarını affeder. O adam bu af üzerinde durursa, yani tövbesinde sâbit olursa, Allah'a ibâdet ve tâatda bulunursa, Cenâb-ı Hakk gene meleklerine emreder, "Ne kadar günahı vardı?", "Yâ Rabbi yüz bin günahı vardı", "Yüz bin günahını affedin, defterini silin onun, temizleyiniz, tathîr ediniz", "Etdik yâ Rabbi". Gene adam tövbesinde devâm ediyor, ibâdet ve tâatında. Sonra Cenâb-ı Hakk buyurur ki, "O yüz bin günahı sevâba çeviriniz, sevab yapmış gibi yazınız". Acabâ anlatabildim mi? Allah seyyiâtı yani günahları hasenâta tebdîl eder, tövbekâr olan mü'minlerin. Bunun da en ekalli, ondur. "مَنْ جَٓاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ اَمْثَالِهَاۚ men câe bi'l-haseneti felehû aşru emsâlihâ". Onla başlar. Günahlarda bire birdir. Bir günah işleyene bir günah yazılır ve yirmi dört saat tehîr edilir. Allah'ın rahmetine bakınız. Kul bir sevab işledi, bir sevaba en aşağı on sevab yazılır, hemen yazılır, günah, deftere kaydolmaz, bir günah yazılır fakat yirmi dört saat tehîr edilir. Neden? Belki tövbe eder diye. Yani Allah kuluna fırsat verir. Acabâ analatabildim mi? 
 
Şimdi, bu iki melâike, senin her ef'âl ve harekâtını görürler. Bazı yapdığımız hareketlerle onları incitebiliriz.
Nitekim gene Cenâb-ı Hakk Kur`ân-ı Kerîm'de böyle söylüyor, yani âşıklar için, sâdıklar için, sâlihler için, zâhidler için söylüyor. Esteîzübillah. "إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ* نَحْنُ اَوْلِيَٓاؤُ۬كُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا innellezîne kâlû rabbünallahe sümmestekâmû tetenezzelü aleyhimül melâiketü ellâ tehâfû velâ tahzenû ve ebşirû bil cennetilletî küntüm tû'adûn, nahnü evliyâüküm fil hayâtid dünyâ". Rabbim Allah dedi ve istikâmetde bulundu yani günah işlemedi. Allah'dan korkarak, Allah'ın celâl sıfatından korkarak, günahlar yapmakdan kaçındı. Allah'ın yasaklarından kaçındı, emirlerine imtisâl etdi. "اِنَّ الَّذ۪ينَ قَالُوا رَبُّنَا اللّٰهُ innellezîne kâlû rabbünallah", Rabbim Allah dedi, inandı, lisân ile ikrâr etdi, kalb ile tasdÎk etdi ve Allah'ı sevdi, yasaklarından kaçındı ve emrilerini yerine getirdi. Şimdi, bunlar ölürken melekler geliyor, " تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلٰٓئِكَةُ tetenezzelü aleyhimül melâike", onlara ölüm ânında biz melekleri göndeririz. " وَاَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّت۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ ve ebşirû bil cennetilletî küntüm tû'adûn", vaadolunan cenneti onlara tebşîr ederler yani müjdelerler ve derler ki, "نَحْنُ اَوْلِيَٓاؤُ۬كُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا nahnü evliyâüküm fil hayâtid dünyâ", biz sizin dünyâda arkadaşınızdık, sen bizi görmüyordun ama sizle berâberdik biz. Sözümün isbâtını söylüyorum. Dünyâda iken sizinle berâberdik bundan sonra da yine berâber olacağız. Çünkü iki kirâmen kâtibin Allahu Sübhânehû ve Teâlâ Hazretlerine der ki, "Yâ Rabbi, kul öldü, bunların defterleri kapandı, şimdi ne olacak?". Hakk Teâlâ buyurur ki, "Tövbe üzerine mi öldü, ibâdetli mi öldü, âşık u sâdık mı öldü, oturun onun kabrine, kabrinde ona arkadaş olunuz, kıyâmet gününe kadar onun için istiğfâr ediniz ve ona salât ediniz, ona duâ ediniz, ona enîs ve yoldaş olunuz" der. Kabir ya cehennem çukurlarındna bir çukurdur, ya cennet bahçelerinden bir bahçedir. Acabâ anlatabildim mi?. Sen üstünü istediğin gibi tamir ettir kabrin, altı harâb olursa felâket olur. 
Şimdi, işte bu kirâmen kâtibîn seninle berâber dolaşır, söylediğim gibi, ölüm ânında senin karşında zâhir olurlar. "Ey mü'min korkma! Seninle berâberiz, bundan sonra da berâber olacağız" derler, müjdeyi verirler, "Bak, Allah'ın vaadetdiği cennete" derler. Herkesin makâmına göre. Cennet isteyene cennet vardır, rızâ isteyene rızâ, rıdvân isteyene rıdvân, cemâl-i ilâhî isteyene cemâl-i ilâhî vardır. Hazret-i Muhammed'e âşık olanlar da, ölüm ânında, Resûlullah'ın kucağına düşerler. Ama âsîler, ibâdeti yok, taâti yok, tahâreti yok, insanlara ihâneti çok, hâinlik etmiş, herkese zarar vermiş, bunların işleri felâket olur.
Ol ferişteler adı Kirâmen Kâtibîn'dir
Yazmakdan usanmazlar armazlar yaz u kışda
Birisi sağ omzunda birisi sol omzunda
Birisi hayrın yazar birisi şer cünbüşde
Kağıdları tükenmez ne hod mürekkebleri
Aşınmaz kalemleri kâimlerdir ol işde
Hem meyhâneye varır hem büthâneye girer
Bunlar saklarlar seni sen gâfilsin bu işde

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön