Ed-dünyâ cîfetün tâlibühâ kilâbün (Dünyâ bir leşdir ona köpekler üşüşür)
Ki her kanda olursa bûy-ı dünyâ
Hemân cem' olısar her seg-i sîmâ
Ki seçmez ekseri hıll ü harâmı
O hayvân gibi cem eyler hutâmı
Çü bulur tab'ına lâyık metâ'ı
Sürer her köşeye bilmez sudâ'ı
Kimi Hind'e çeker kimisi Sind'e
Ne şehde benzetir onu ne kande
Kimi garba sürer kimisi şarka
Kimi Efrenc'e ve kimi Irâk'a
Cu'alveş çünki lezzât aldı nâdân
Ona yakın gelir Şîrâz u Şirvân
Yetip va'de dağıldıkda bu bâzâr
Getirir kabrine onu ol evgâr
Çü hırsından onu düzmüşdü tafra
Düşer kabre kalır ol mâlı taşra
Şemseddin Sıvâsî
Kuddise Sırruh
ÎZÂH
Ehlullah Hazerâtı dünyâya tapanları, dünyâ peşinde koşup Allah'ı unutanları, pislik içinde yaşayan bir böceğe benzetmişlerdir. Neden? Çünkü hakîkatde dünyâ bir cîfedir, leşdir, necâsetdir de ondan. Nitekim rüyâda görülen necâset de dünyâ malıyla tabir edilir. Bugün bok böceği yâhud gübre böceği denilen bu hayvanın eski dildeki karşılığı hunfesâdır. Bu hayvan gübreden beslenir ve gübreden toplar yapar. Bazı böceklerin elma büyüklüğünde toplar yapdığı görülmüşdür. Hazret-i Şeyh bu nutkunu bu temsîl üzerine inşâd etmişdir. Buyuruyorlar ki :
Bok böceği, pisliği ganîmet bilir, onu kokusundan tanır ve üstüne atlar. Bir müddet büyük bir keyifle ondan yer. Her tarafı pisliğe bulanır ama o zevk içindedir. Yemekle de yetinmez, yuvasına götürmek için pislikden toplar yapar. O topları binbir zahmetle yuvasına kadar yuvarlayarak getirir. Getirir ama bir de bakar ki o necâset topu yuvanın deliğinden sığmaz. Çünkü hırsı sebebiyle yuvanın deliğinden büyük bir top yapmışdır. İşte dünyâya tapanların misâli budur. Onlar da devamlı mal toplarlar, para yığarlar, helal haram demeden ne bulurlarsa istiflerler, fakat topladıklarını yiyemeden ölüp kabre girerler, bütün mal mülk dışarda kalır.