Bu cihânda bilmeyen sırr-ı Hudâ 'ömrü hebâ
Tîğ-i firkat kat' edüp bulmadı Kâf-ı Râ ü Bâ (Rab)
Bu cihâna niçin geldiğini bilmeyen kimse ömrünü boşa geçirmişdir. Zîrâ Rabbini bilmemişdir, bulmamışdır. Bu dünyâya gelmekden maksad, Hakk'ı bilmek, Hakk'ı bulmak, Hakk'la olmakdır.
Târik ol gel zâhidâ hûr u kusûr-i cenneti
Sebt-i vuslat eyle ola zât-i Cîm ü Nûn ü Tâ (Cennet)
Cennet-i zâtı bulmak için Âdem gibi cennet-i ef'âli terketmek gerekir. Cennet-i ef'âl hûrilerle, köşklerle ve türlü türlü nimetlerle doludur ama bunlar nefsin hoşuna giden şeylerdir. Asıl cennet zât cennetidir, Allah'a kurbbiyyetdir yani Allah'la beraber olmakdır. Rûhun hazzı bundadır. Zîrâ rûh Allah'dandır.
"Semme vechullâh"ı fehm et gel berü ey müttakî
Hâmilin bunca belânın kılma 'Ayn ü Bâ ü Sâ (Abes)
"Her ne tarafa dönseniz Hakk'ın vechine dönersiniz" âyetini iyi anlarsak eğer, hiç bir şeyin abes olmadığını da anlarız. Zîrâ kâinâtda ne varsa, hepsi de Hakk'ın tecelliyâtıdır, başka bir şey değildir. Her şeyde Hakk zâhir olmuşdur, her eşyâda, her varlıkda görünen ancak O'dur. Tabii görmeğe göz gerekdir.
Hâkim-i 'aşka kul olan kimse görmez zerre gam
Halka mahlût olmaz eyler 'aks-ü Râ ü Zâl ü Hâ (Hazer)
Kim ki Allah'ı sever, Allah'a seve seve kulluk eder, Hakk'dan gayrısından yüz çevirir, hiç gam çekmez o. Zîrâ Hakk'a kul olan iki cihâna sultân olur.
Hılkat-i rûz-i ezelde her kime irdi şekâ
Rahmete olmaz sebeb bil himmet-i Şîn Yâ ü Hâ (Şeyh)
Bir kimsenin ismi ezelde şakîler defterine yazılmışsa, Şeyh'in himmeti de onu kurtaramaz, rahmete nâil olamaz o.
Râhat olma tâlibâ sa'y eyle keşf ola rümûz
Zeyn ola 'ilm ile dil nûr ola Sâd ü Dâl ü Râ (Sadr)
Tenbellikle hiç bir yere varılmaz, maksada ancak çalışarak varılır. İlim ve irfan ile kalbi aydınlatmak için gayret göstermek lâzımdır.
Zâhidâ zâhirde kalma zâyi' itme 'ömrünü
Tâlib ol esrâr-i Hakk keşf ola Mîm ü Gayn ü Zâ (Mağz)
Zâhirde kalan ömrünü boşa geçirmiş olur. İnsan lafda, sûretde, şekilde, kabukda kalmamalı, özü bulmalıdır.
Tâlibe lâzım değil çokluk riyâzât ü te'ab
Zâlim olma nefsine git yola Vâv ü Sîn ü Tâ (Vasat)
Hakk yolunun sâlikleri riyâzatda aşırıya kaçmamalı, kendilerine zulm etmemeli, orta yolu tutmalıdır.
Zâhire aldanma ey sâlik olanlar Hazret'e
Fevt-i fırsat itme sözüm sanma Lâm ü Fâ ü Zâ (Lafz)
Hakk'a vuslat etmek isteyenler zâhire aldanmamalı, sözün lafzına değil ma'nâsına bakmalıdır. Yoksa fırsatı kaçırmış olurlar.
Fânîye aldanmayup ifnâ idersen mâsivâ
Her nefes vaslın ider Hakk 'aks-i Zâd ü Râ ü Fâ (Farz)
Dünyâya aldanmyan, mâsivâyı kalbinden söküp atan, yok sayan kişi, vuslata nâil olur. Her ân vuslat zevkini tadar.
Hemdem olmak kim dilerse Yâr'ı ile her nefes
"Lâ" ile mahv ide gayrı bâkî Elif Lâmeyn ü Hâ (Allah)
Her nefesde Allah ile olmak isteyen, Hakk'dan gayrı her şeyi, "lâ" süpürgesiyl silip atmalıdır.
"Lâ ilâhe illâ hüvallâh"ın bulursan sırrını
Yâr'e vâsıl olasın bil 'aks-i Kâf i Şîn ü Lâ (Lâ-şek)
Tevhîdin sırrını bulan kişi, şübhesiz Hakk'a vuslat bulur.
Yâdına aldanmadı 'Ârif olanlar Yâr içün
Umaram kıldı hidâyet bana Râ ü Bâ ü Bâ (Rabb)
Ârif olan şunu da iyi bilir ki, bu iş lafla, ilimle filan olmaz. Îmân da irfân da Hakk'ın bir ihsânıdır, Hakk nasîb ederse olur. Bunun için ârif, dâimâ O'na ilticâ eder, O'nun tevfîkini ve inâyetini taleb eder.
Ahmed Efendi
Kuddise Sırruh