27 Mayıs 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
NUTK-İ ŞERÎF
Bu tabî'at zulmetinden bulmak istersen halâs
Gel riyâzetle arıt bu cism u cânı çün rasâs
İnsan bedenî arzularına ve dünyevî isteklerine tâbi' olursa, kalbi paslanır ve kararır. Kalbi karanlıkdan kurtarmanın, pasdan arındırmanın çâresi riyâzetdir. Riyâzet, nefsin arzularını gemleyerek Hakk'ın emirlerine uymakla olur.
Nice mecrûh eylediyse rûhunu emmâre nefs
Sen de gürz‐i zikr ile dön başına eyle kısâs
Nefs-i emmâre, insanın en büyük düşmânıdır ve dâimâ vücûd iklîmine hâkim olmak ister. Nefsinin arzularına tâbi' olarak yaşayan kişi, düşmanın türlü türlü saldırılarına maruz kalarak yara-bere içinde kalan bir kimseye benzer. Düşmanın yaraladığı kişi nasıl zayıf düşer ve mücâdele edemeyecek hâle gelirse, nefs-i emmâresine mağlûb olan kişinin rûhu da öyle zaafa düşer. Vücûd iklîmine rûhu hâkim kılabilmek için, nefs düşmânının başına zikrullah tokmağını indirmek lâzımdır.
Her ne vaktin gâlib olsa kes gıdâsın zâlimin
Gece gündüz cünne‐i tevhîdi kıl sana menâs
Nasıl ki savaşda düşmânın gücünü kırmanın yolu öncelikle onun iâşe ve yardım yollarını kesmekse, nefsin başını ezmenin çâresi de öncelikle onu palazlandıran şeyleri kesmekdir. Bunların başında da yemek-içmek gelir. Nasıl ki harbde düşmân okundan korunmak için kalkan kullanılıyorsa, nefs düşmânına karşı da bir kalkan lâzımdır. Bu kalkan da kelime-i tevhîd zikridir.
'Uzlet‐i halk ihtiyâr et sen sana gel ey gönül
Tâ bulasın 'uzlet ile Hakk katında ihtisâs
Nefsin hîlelerinden korunmanın ve gafletden kurtulmanın diğer bir şartı da uzletdir. Uzlet, Hakk'a yaklaşmak için halkdan uzaklaşmak demekdir. Uzletin sûrîsi vardır ma'nevîsi vardır. Her ikisinin de bir çok mertebeleri vardır. Sûrî uzletin en alt mertebesi gâfillerden uzaklaşmakdır. Manevî uzletin ilk mertebesi de gafletden kurtulmakdır. Sûrî uzlet ile gâfillerden, manevi uzlet ile de gafletden uzaklaşan insan gittikçe Allah'a daha çok yaklaşır.
Ey Niyâzî bu riyâzât yoluna kim gittiyse
Buldular şol zevki kim buldu anı ancak havâs
Nefs ile mücâhede yolunu tutanlar havâs tabir edilen seçkin insanlardır. Cenâb-ı Hakk, bu mücâhedelerine karşılık onlara öyle ma'nevî mükâfâtlar ihsân eder ve öyle ma'nevî lezzetler tattırır ki bunların zevkini, sıradan insanlar asla anlayamaz.
Niyâzî Mısrî
Kuddise Sırruh