11 Nisan 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Seher vakti kalkmışdım. Bir ilkbahar sabahıydı. Bursa'nın gül bahçelerinde bulunuyordum. Bülbüller gül dalına konmuş, ilkbahar olmak münâsebetiyle, güle karşı aşklarını i'lân ediyorlardı. Her sevilen naz ettiği gibi, gül de bülbüle naz etmekdeydi. Çünkü ma'şûk âşıka dâimâ naz eder. Bazen kul da Allah'a naz eder, Allah da kula naz eder. Bunu böyle görünce, kendi kendime "Allah'a kıyâm et ve O'na namazda hamd et" dedim. Çünkü bu hakîkati görmüşdüm. Hakîkati görünce buna şükretmek lâzımdı. Bunun şükrü de ancak Allah'a ibâdet olabilirdi. Namâz, bütün zikrin cem'i ve bütün şükrün ifâdesi idi. Onun için "Söyle namâzda elhamdülillah" dedim. "Allah'a hamd eyle" dedim.
Mücerred "Şükür Yâ Rabbi" demek, bir zikirdir. Lisânen söylenen bir kelâmdır bu. Bunu fiilen göstermek lâzımdır. Güzelliğin şükrünü, iffetimizi muhafaza ederek ifâde edebiliriz. Bize verilen malın şükrünü, açları doyurarak, çıplağı giydirerek ifâde edebiliriz. Aşkın da şükrü, böyle ilâhî söylemekdir. İşte ben de Allah'a şükrümü böyle ifâde etmişdim.
Seher vakti, Allah teâlâ ile kul arasındaki perde kalkar. Her seherde yüzbin esrâr-ı ilâhî keşfolunur. Uykuyla bu ni'met kaçırılır mı? İstikbâlde çok uyuyacağız. Seherde yatmak bu ni'metleri kaçırmak ve derde uğramakdır. Öyleyse insan her yerde Hakk'a şükreylemeli ve zikreylemelidir.
Şerî'at içinde yüzüyordum. İslâm'ın nefse acı gelen şerî'atını, tarîkata girmekle tatlı yapmışdım ve nefsime acı gelen şerî'atın emirleri artık tatlı hâle gelmişdi. Bu değişim ile zulmeti geçmişdim. Bu da tarîkat-ı Halvetiyye ile olmuşdu. Bunun için Allah'a hamd etmeyeyim mi?
Bakdım herkes koşuyor, herkes işine gidiyor, çocuklar mektebe gidiyor. Cıvıl cıvıl kuşlar ötüyor, her sesden Allah'a hamd duyuluyor ve her nefes Allah'ı zikrediyordu. Kimisi bu hamdin farkındaydı, kimisi değildi ama hepsi Allah'ı zikrediyor ve hamd ediyordu. Farkında olsa da olmasa da herkes Allah'a doğru koşuyordu. Bu kâinâtda herkes Allah'a koşmakdadır.
Tarîkat-ı Halvetiyyenin kırk sekiz kolu var. Ben Cerrâhî koluna intisâb etmişdim. Beni burası nûrlandırmışdı. Herkesin bir nasîbi vardır, benim nasîbim de Cerrâhîlikdendi. Bu yol beni Hakk'a götürüyordu. Buna intisâb etmekle Hakk'ın yoluna girmişdim. Benim için hak râh bu idi. Bu da feyz-i ilâhîden başka bir şey değildi. İşte bunun için Allah'a hamd ediyorum. Elhamdülillah.
"Aşkî zikreyler". Dâimâ zikretmekdeyim. "Mevti fikreyler". Ölümü düşünüyorum zîrâ ölmeden evvel ölenler, olurlar. Ben de olmaya çalışıyordum ve ölmeden evvel ölmeyi düşünüyordum, bu nasıl olacak diyordum. Dinleyenlere ve anlayanlara hakîkat söylüyorum, doğru söylüyorum. Elhamdülillah.
Efendi Hazretlerinin dîvânında "tahmîd" başlığı ile yer alan bu nutk-i şerîfin tamâmını şu sayfada bulabilirsiniz.