31 Temmuz 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Bütün aşklar Allah'adır. Yalnız sevdiği ona perde olur, onu zanneder, halbuki o değil. Evlad perde olur, avrat perde olur, sevgilis perde olur. Ama bütün aşk Allah'adır. Onları yırtabilirse eğer, o vakit O'na mülâkât edebilir. Yırtmanın manâsını da bildiğimiz maddî perdeyi yırtmak gibi değil, aşkın Hakk'a olduğunu bildi mi kâfî.
Bütün aşklar Allah'adır. Bak, vaktiyle Züleyha Hazret-i Yûsuf'a âşık oldu. Öyle âşık oldu ki, gelip Züleyhâ'ya diyorlardı ki, "Biz Yûsuf'u gördük", yalandan söylüyorlar, o kimin ağzından sevgilisinin ismini işitiyorsa huliyyâtını onun başına atıyordu, elmaslarını, yâkutlarını, incilerini. Demek ki insan sevgilisinin ismi zikredildiği vakitde, hakkıyla seviyorsa, onun ismini zikreden yalandan da yapsa, onun için herşeyini fedâya hazır olması lâzım geliyor.
Sonra Züleyhâ herşeyini fedâ etdi ve muvaffak olamadı.
Aynalar utanıyordu Züleyhâ'dan, o kadar güzeldi Züleyhâ. Yûsuf da öyle. Yûsuf'u bir hâmile kadın görse hemen lap çocuğunu düşürüyordu. Onun için Yûsuf yüzüne böyle perde örtüyordu.
Sonra zamanlar geçdi, Züleyhâ ihtiyarladı, yaşlandı, saçları ağardı, beli büküldü, gözünün nûru söndü, cemâlinin rengi sarardı ve soldu. Yûsuf, nefsine hâkim olduğu için Allah onu Mısır'a sultan etdi, köle iken. Nefsine hâkim olduğu için, köle iken Mısır'a sultân oldu. Züleyhâ ise, nefsî olan aşkı yüzünden, çünkü bilemedi Hakk'a olduğunu, o ne oldu, sultân iken bu hâle düşdü.
Sonra Yûsuf geçiyordu, halk bütün hücûm etmişler, sultan olmuşdu. Züleyha da o ihtiyar yaşında, artık ihtiyarlamış, halkın arasına girdi, göreyim Yûsuf'u tekrar diye. Fakat Yûsuf Peygamber onu gördü halkın içerisinde. Ve onun aşkına hürmeten, yani vaktiyle kendisini sevdiği için, onun aşkına hürmeten, atını sürdü, gitdi yanına, sordu, "Züleyhâ, nasılsın iyi misin?". "Teşekkür ederim, iyiyim elhamdülillah". "Peki ne oldu sana böyle, benim aşkım mı seni bu hâle koydu?" dedi Yûsuf. En sonunda dedi ki, "Mâdem ki bu aşk üzerinde sâbit-kadem oldun, ben seni maşûkuna ileteceğim yani seninle evleneceğim" dedi.
Yûsuf, ellerini bârigâh-ı ehadiyyete açtı ve "Yâ Rabbi, benim nâmıma şu hâle gelen bu kadını eski hâline döndür. Bu sünnetullaha muhâlifdir ama ben bunu senden istiyorum" diye niyâz etti ve duâsı hemen müstecâb oldu. Zîrâ duâyı eden Yûsuf-ı Sıddîk bir peygamber idi. Züleyhâ, eski endâmına, eski güzelliğine kavuşdu.
Yûsuf, kendisine olan âşkından deli dîvâne olan bu kadını nikâhına aldı ve sarayına götürdü. O akşam gerdek odasına girdiler. Züleyhâ Yûsuf'a "Sakın bana elini sürme" dedi. Yûsuf, sebebini sorunca Züleyhâ, "Sen bana perde olmuşsun, ben aslında Allah'ı seviyormuşum. Artık sen aradan çık" dedi. Yûsuf "Hatırlamıyor musun? Bir vakitler sen beni kovalıyordun, ben senden kaçıyordum. O günleri unutdun mu?. Şimdi sen benim helâlimsin. Benden neden kaçıyorsun?" dedi. Züleyhâ "Ben aslında Allah'a âşıkmışım ama farkında değilmişim, Allah aşkına peşimi bırak" dedi.
www.muzafferozak.com