26 Kasım 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Bütün cihân senin olsa, bir gün senin elinden bu çıkacak. Bunu hiç kimse inkâr edemez. Allah'ı inkâr edenler, bunu inkâr edemezler. On sekiz tâne diploman, yüz seksen tâne icâzetnâmen elinde olsa, bunun da sana hiç bir faydası olmayacakdır. Kısa bir yol için, iki kıta arasındaki köprüden geçinceye kadar bu sana lâzımdır. Birisi âhiret kıtası, birisi dünyâ kıtası. Dünyâ kıtası köprü gibidir. Diplomalar, icâzetnâmeler, kabrin hâricindedir, altına hiç bir faydası yokdur.
Sakın hâ, bunları olma, okuma demedik! Sözümü ters anlama sakın. Bu fânî hayâtı da o kadar güzel bir süsle ki, îmân ile, Kur`ân ile, alın açıklığıyla, nâmûsun ile, şerefin ile, şânın ile öyle süsle ki, sen öldüğün vakitde halk sana ağlasın. Ölüm sana gülerek gelsin ama halk senin arkandan ağlasınlar. Halka yalancı şâhidlik yapdırma musallâ taşında. İmâm, yevmiyeyi çıkaracağım diye süsler ölüyü, ölünün kıymetini artırır filan. Mangırı fazla alsın diye. Çünkü keçi can kaygusundadır, kasap et kaygusunda.Halbuki tabutun içindeki meyyit, kıvrım kıvrım kıvranır, inim inim inler. Kürsüye çıkan bir vâiz gibidir. Seslenir, bağırır, çağırır, ağlar. "Ey namazına gelenler!". Namaz gelip de ayakda duranlara değil. Onlara da seslenir ama onlar hiç duymazlar. Namazlılar da duymuyorlar. Eğer namazlılar duysaydı, hiç bir daha gülmezlerdi, hiç namazdan ayrılmazlardı. "Ey namazına gelenler! Beni âhiret yolculuğuna çıkarmak için teşyi edenler! Beni görün, benden ibret alın! Ben sizlere ibret oldum, benden ibret almazsanız, siz başkalarına ibret olursunuz" der. Meyyit kürsüde vaaz eder, musallâ üzerinde. Anlayana! Doktor seslenir, doktorsa eğer, "Derdlere devâ bulurken, kendi derdime devâ bulamadım". Hiç kimseye bâkî kalmaz velhâsıl. Ne Süleyman'a kalmış, kuşlarla konuşan, cinnilere, rüzgara emreden, ne Süleyman'a kalmış, Kânûnî Sultan Süleyman manâsına konuşmadım, Süleyman Nebî'den bahsetdim, ne İskender-i Kebîr'e kalmış, ne Şeddâd'a kalmış, ne Hitler'e kalmış.