15 Mart 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Şeyh Mansûr diye bilinen bir zât varmış, çok uzun yaşamış. Bütün ömrünü ibâdet ve tâ'atla geçirmiş olan bu zât öleceği zaman ağlıyormuş. Oğlu babasının ağladığın şaşarak "Babacığım niye ağlıyorsun? Sen bütün ömrünü ibâdet ve tâ'atla geçirdin. Şimdi de Rabbü'l-âlemîn'e kavuşacaksın" deyince o zât, "Oğlum! Hâlim ne olacak bilmiyorum ki, onun için ağlıyorum" demiş. Bu zât vefât ettikden sonra oğlu onu rüyâsında görmüş ve "Baba, Allah sana ne muamele etti?" diye sormuş. O zât demiş ki, "Allah bana, (Ey kötü ihtiyâr!) diye hitâb etti ve (Bana ne ile geldin, ne getirdin?) diye sordu. Ben de "Seksen küsur sene sana namaz kıldım yâ Rabbi" dedim. Cenâb-ı Hakk "Ben o namazları kabûl etmedim" buyurdu. "Yetmişden fazla haccım var" dedim. Allah "Ben o haccları da kabûl etmedim" buyurdu. "Şu kadar zekât verdim" dedim "Kimin malını kime verdin? Ben o zekâtları da kabûl etmedim" buyurdu. Kısacası ibâdet ve tâ'atlarımdan neleri saydıysam Allah hepsini reddetti. En sonunda ben, "Eyvâh! Şeyh Mansûr şimdi helâk oldu" deyince Allah sübhânehû ve teâlâ Hazretleri buyurdu ki "Hayır. Helâk olmadın. Senin yaptığın hayırlı bir iş var ki sen ona hiç kıymet vermemişdin. Yola diken atmışlardı. Sen ibâdullahın ayağına batmasın diye o dikeni alıp kenara koymuşdun. İşte seni bundan dolayı affettim" buyurdu.Efendi Hazretleri buyururlardı ki :
Allah ameller içinde rızâsını da gadabını da gizlemişdir. Öyleyse zerre kadar hayra koş, zerre kadar şerden de kaçın!