11 Mayıs 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Nefs-i emmâre insanı daîmâ kötülüğe, günâha ve ısyâna götürür demişdik. Nefs-i emmâreyi azdıran şeylerin başında da yemek-içmek gelir demişdik. İşte bu yüzden Allah orucu farz kılmışdır.
Cümle ehlullah insanın başına gelen belâların hep gereğinden fazla yemek-içmekden geldiğini ve nefs-i emmârenin ne kadar kötü sıfatı varsa hepsinin de kökünün bu olduğunu beyân etmişler ve hayvâniyyetden kurtulup insâniyyet mertebesine erişmek için behemehâl az yemek-az içmek gerektiğini söylemişlerdir.
Yemek-içmekden kaynaklanan manevi hastalıklar için eski eserlerde "afâtü'l-batn/mide felâketleri" tabiri kullanılır. Mideden kaynaklanan manevi hastalıklar pek çokdur. Büyük mürşidlerimiz eserlerinde bu mes'eleye hep yer vermişler ve insanlara bunlardan kurtulmanın çârelerini göstermişlerdir. Aşağıdaki manzûme büyük mürşidlerimizden Şemseddîn Sıvâsî Hazretlerinin Mir'âtü'l-Ahlâk adlı eserinden alınmışdır. Beyitlerin altındaki îzâhât fakîre âiddir.
NASÎHAT
Kaçan şehvet kapısı olsa meftûh
Gelir cünd-i şekâ mağlûb olur rûh
Şehvet kapısı açılınca isyan ordusu meydana gelir ve rûh mağlûb olur.
Nedir şehvet beyânı oldu lâzım
Ki tâ sâlik ola seddine 'âzim
Şehvetin ne olduğunu da açıklamak gerek ki Hakk yolunun yolcuları bunlardan kendisini sakınsın
Ne kim nefsin diler şehvet odur bil
Murâdın verme zinhâr eyle tezlîl
Nefs neyi arzu ederse şehvet odur yani nefsin her türlü arzu ve isteğine şehvet denir. Nefsin arzu ettiği şeyi vermeyip onun burnunu sürtmek gerekir.
Eğerçi şehvetin çokdur fürû'u
Velî biz asla edelim şürû'û
Gerçi şehvetin dalları yani çeşitleri çokdur ama biz aslı yani kökü üzerinde duracağız.
Ki aslı kat' edersen ibtidâdan
Halâs olursun enva'-ı belâdan
Çünkü kökü ortadan kaldırırsan dallarını da yok etmiş olursun.
Bil imdi asl-ı şehevât oldu mi'de
Ki benzer havza ol şehr-i bedende
Bütün şehvetlerin kökü midedir. İnsanı bir şehre benzetirsek, mide o şehri besleyen göle benzer.
Akar a'zâlara andan çok ırmak
Eğer çok doldurursan olmaz ırmak
Tıpkı bütün şehir halkı o gölün suyundan istifâde ederek hayâtını sürdürdüğü gibi insanın bütün uzuvları da mideden beslenir. Gölün taşması bir şehir için nasıl bir felâkete sebeb olursa mideyi çok doldurmak da insan için öyle bir felâkete sebeb olur.
Kaçan kim pür olur bu havz-ı mi'de
Nikâh arzûsu peydâ ola 'abde
Mide tıkabasa dolunca cinsî arzular harekete geçer ve evlenme isteği ortaya çıkar. Yani karşı cins ile beraber olma arzusu meydana gelir.
Çü mâl olmasa el vermez bu maksûd
Bu dem pes fitne-i hırs oldu mevcûd
Eğer evlenmek isteyen kişinin yeterli parası yoksa bu parayı elde etmek için hırslanır. Böylece nefs-i emmârenin en kötü sıfatlarından biri olsan hırs ortaya çıkar.
Ne yerde hırs-ı mâl olursa peydâ
Olısar hırs-ı câh anda hüveydâ
Nerede hırs ve mal sevgisi varsa orada makâm sevgisi de olur. Çünkü daha çok mal elde etmek için bir ünvâna, bir rütbeye, bir diplomaya, bir makâma ihtiyaç vardır.
Husûmetsiz çü câh olmadı hâsıl
Bu dördüncü belâya oldu vâsıl
Aynı makâmın bir çok tâlibi olduğu için her hangi bir makâma erişmeye çalışan kişilerde husûmet yani düşmanlık hissi ortaya çıkar.
Husûmetden hased oldu netîce
Açıldı bundan enva'-ı derîce
Husûmetden hased doğar. Hased kîni ve buğzu besler. Böylece derd bir iken bin olur.
Ta'assub kibr ü kîn andan 'adâvet
Ezâ ızrâr u hem buğz ile gaybet
Husûmet ta'assuba ve kibre sebeb olur. Kibir kîni doğurur, kîn düşmânlığı arttırır. Düşmânlık hissi ile dolan kişi de hak hukûk düşünmeden rakîbine eziyet ve cefâ eder, aleyhinde konuşur, türlü zararlar verir, hattâ iftirâ bile edebilir.
Yedi başlu bir ejder oldu hâsıl
Saçar her birisi zehr-i helâhil
Tek bir kökden çıkan bu kötü huylar netîcede yedi başlı bir ejderhâ olur. Bu öyle tehlikeli bir ejderhâdır ki yedi başından da ayrı ayrı öldürücü zehirler saçar.
Bunun kankısına etsin cihâdı
Ne vech ile ider ol ictihâdı
Bu hâle gelmiş olan bir kişi acabâ bu yedi başlı ejderhâ ile nasıl mücâdele edebilir?
Tarîkat müftîsi bundan cevâbı
Ne vech ile verir fazlü'l-hitâbı
Acâba tarîkat ehli mürşidler buna nasıl bir cevap verir?
Budur andan cevâb Allahu a'lem
Ki öldür ejderi olgıl müsellem
Bu derdin çâresi o ejderhâyı öldürmekdir. Nefs-i emmâre ejderhâsını öldürenler kurtulur, felâha erişir.
Cihâd seyfiyle ya'ni nefsi öldür
'Aduyu hôr edüp bu rûhu güldür
Nasıl ki hâricî düşmânı ortadan kaldırmanın yolu onunla harb etmek ise, nefs-i emmâre canavarından kurtulmanın yolu da onunla mücâdele etmekdir. Nefsi mağlûb edenler rûhu hâkim kılmış olurlar.
Çü bildin mi'dedir ümmü'l-habâis
Anı doldurma olma ana hâdis
Bütün kötülüklerin mideyi doldurmakdan kaynaklandığını öğrendiğine göre artık çok yeme, yemeyi-içmeyi azalt.
Çü pür oldukça ol doğar bu evlâd
İder iklîm-i dilde her dem ifsâd
Zîrâ mide dolu oldukça nefs-i emmârenin askerleri olan bütün kötü huylar ondan beslenir ve palazlanır. Bu kötü huylar tıpkı bir memleketi fesada veren eşkıyâ gibidir. Nasıl ki hırsızlar uğursuzlar teröristler bir memleketin âsâyişini, dirliğini, düzenini bozarsa bu kötü huylar da insanın manevi dirliğini-düzenini bozarlar.
Ana ma'cûn-i cû' ile devâ kıl
Bu dem sabr ile savma mübtelâ kıl
Bu hastalığın ilacı açlıkdır. Açlığa sabredip oruç tutanlar bu derden kurtulur.
Velî tedrîc ile eyle 'ilâcı
Ki tâ kalmaya yoldan merd-i hâcı
Her ilacı ölçülü kullanmak gerektiği gibi açlık ilacını da ölçülü ve tedrîcî olarak kullanmak lâzımdır. Zîrâ insan dayanamayacağı bir yükün altına girerse, taşıyamaz. İnsan kendisini az yemeye yavaş yavaş alıştırmalı, birdenbire ağır bir riyâzât ile nefs bineğini tâkâtsiz bırakmamalıdır. Aksi takdirde yolda kalır.
Gıdâyı kesme lâkin kes gıdâdan
Budur mervî olan merd-i Hudâ'dan
Riyâzât yapacağım diye gıdâyı tamâmen kesmek olmaz. Doğru olan, her zaman yediğinden daha azını yemeye nefsini alıştırmakdır. Bu düstûr uyku ve diğer hususlarda da aynen geçerlidir.
Ki olmaz yemek içmeksiz âdem
Velî isrâfı ko vallahu a'lem
İnsan yemeden içmeden yaşayamaz. Nitekim Cenâb-ı Hakk "Külû veşrebû velâ tüsrifû/yiyiniz içiniz fakat isrâf etmeyiniz" buyurmuşdur. Demek ki mühim olan isrâfı terketmekdir. İsrâf da ihtiyaçdan fazlası demekdir. Bu da kişiye göre değişir. Bir kova su bir fil için bir yudum sudur halbuki bir karınca için ummandır. Öyleyse herkes kendisini tartmalı, değerlendirmeli ve ne kadar yemekle yetinebileceğine kendi vicdânıyla karar vermelidir. İnsan ihtiyâcından fazlasını yememeli ki hem Cenâb-ı Hakk'ın "Yiyiniz içiniz fakat isrâf etmeyiniz" emrine uymuş olsun hem de nefs-i emmârenin belâlarından emîn olmuş olsun.
Az ye az uyu az iç
Ten mezbelesinden geç