11 Aralık 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Duyunuz ve dinleyiniz, kulağınızı benden yana veriniz, işittiklerinizi hıfz ediniz, ezberleyiniz, iyice belleyiniz ve âmil olunuz, ihlâs ile yapınız. Duyamyanlar sağırdır. Hakk'ı işitmeyenler sağırdır. Her ne kadar baş kulağı işitse dahi Hakk'ı işitmeyen sağırdır. Hakk'ı görmeyen kördür. Burada kör olan âhiretde de kör olacakdır. Zîrâ Cenâb-ı Hakk Kitâb-ı Kerîm'inde "وَمَن كَانَ فِي هَذِهِ أَعْمَى فَهُوَ فِي الآخِرَةِ أَعْمَى وَأَضَلُّ سَبِيلاً ve men kâne fî hâzihî a'mâ fe hüve fil âhireti a'mâ ve edallü sebilâ" buyurmuşdur.
Burada Hakk'ı görmeyen derken, baş gözü görmeyen ma'nâsına konuşmadık. Burada Hakk'ı görmeyen, Hakk'ı bilmeyen, Hakk'ı bulmayan, kördür. Kör olduğu için Cenâb-ı Hakk âhiretde de onların gözünü halk etmeyecek, kör olarak haşr edecekdir.
Zâten başında düşünmek nimeti bulunan, aklını hayırlı yerlere sarfeden kişiler için bu âlemde bir çok âyât u beyyinât vardır. Birçok hayvanlar görürüz, elsiz ve ayaksızdırlar, yüz üstüne yürürler. Yılanlar, akrepler, çıyanlar, daha nice böyle müz'ic hayvanlar vardır. Acabâ Allah bunları niçin halk etmişdir? Yine güzeller, çirkinler, hastalıklılar, sıhhatliler, âfiyetliler, zenginler, fakirler vardır. Acabâ Allah bunları niye böyle halk etmişdir? Müsâvî olarak halk edebilirdi.
Âhiretde ne var ise, ister nimet ister nikbet, Allah bir numûnesini dünyâ yüzüne vermişdir. O yılanlar, çıyanlar, akrepler, yarın âhiret âleminde nâra girecek olanlara musallat olacakdır. Allah onları göstermekdedir. Güzel nimetler de dünyâ yüzünde cennetin bir numûnesidir. İnsan metaını pazara getirdiği vakit, hepsini birden getirmez, birer numûne getirir, "Bende bundan var" der. Onun için, bu semâ, ard, arş, kürsü, cennet, cehennem, melek, kitâb, hisâb, mîzân, dünyâ ve âhiret, kabir âlemi, âlem-i ervâh yani rûhlar âlemi hep senin için halk olunmuşdur. Semânın yıldızlarla süslenmesi, güneşin mahlûkâta hayât vermesi hep senin için olmuşdur.
Cenâb-ı Hakk hadîs-i kudsîde buyurur ki, "Ey âdemoğulları! Bütün mevcûdâtı yani ne görüyorsan, ne biliyorsan, ilminin yetiştiği kadar, düşünebildiğin kadar, anlayabildiğin kadar, ne görüyorsan, hepsini senin için halk ettim, seni de kendim için halk ettim". Senin vazîfen, Hakk için halk olunduğundan dolayı, Allah'a abdiyyetdir, kullukdur. Allah'ın emirlerine imtisâl, nehiylerinden ictinâb etmekdir. Yani Allah'ın emirlerini tutmak, nehiylerinden kaçmakdır.