28 Mayıs 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Tövbe deyince aklıma da şöyle bir kıssa geldi gene. Konuşduğumuz sözler unutulur da kıssalar bir komprime gibidir, insanın hatırında kalır.
Bir eşkiyâ reîsi, büyük bir eşkiyâ varmış, yol kesermiş. Fakat li hikmetillâhi teâlâ, kimi soyarsa ismini deftere kaydedermiş, "Nerelisin? Memleketin neresi? Ne iş yapıyorsun?" filan. Bir gün gene böyle büyük bir kervan geliyor, o da yukarıdan keşfediyor kervanı, derbende girsin ki, önünü arkasını kesecekler ve soyacaklar. Bakarken kervana, kulağına harfsiz, cihetsiz bir sadâ gelmiş, mehîb bir sadâ, hâtifden, "Ey kervanı gözleyen göz, seni gören var!" Der demez eşkiyâ reîsi başlamış eli ayağı titremeye. Bir daha, arkasından bir daha ve her şeyi bırakmış hazret. Anlamış ki Allah bir kulunu severse onu kendi tarafına çeker, onun gözüne ibret verir, onun kulağına işittirir, hakkı duyurur, ona kendi esmâsını diliyle zikretdirir, onun gönlüne sevgisini verir, kendisini sevdirir Allah. Bu kadar söyledim, ârifsen eğer anla.
Demiş ki adamlarına, "Bırakın gitsin kervan", gitmiş kervan. Hemen tövbekâr olmuş bu adam ve adamlarını dağıtmış ve elindeki bulunan adreslerle kimi soyduysa gidip kapısını çalıyor, aldığını veriyor ona. En sonunda bir Yahudi kalmış, yüz altun soymuş ondan, fakat para kalmamış, ne olduysa, nasıl olduysa, gitmiş kapısını çalmış. Yahudi çıkmış, kendisine dedi, "Ne istiyorsun?". "Seni filanca yerde soydular mı?". "Soydular". "Ne kadar paranı aldılar senin?". "Yüz altunumu aldılar" dedi. "Sen o adamı tanıyor musun?" dedi. "Tanımıyorum" dedi. "Görsen tanır mısın?". "Tanımam" dedi, "vaktiyle olmuşdu bu hâdise, bundan yirmi beş sene, otuz sene evvel filan". "İşte o adam benim" dedi. "Yaa sen misin! Hadi karakola bakalım". "Ben karakola gitmeğe gelmedim. Bak kendim geldim teslîm oluyorum sana. Ben tövbekâr oldum. Allah bana tövbeyi nasîb etdi, tövbekâr oldum. Şimdi sana geldim, benim bu parayı verecek kudretim yok ama senin yanında çalışayım ben, bana kuru ekmek ver, sana yüz altunluk iş yapayım, ne kadar çalıştırırsan beni. Götürsen beni karakola ne alacaksın? Beni hapsederler, sen paranı alamazsın. Bak ben çalışmaya geldim sana, teslîm oluyorum sana". "Peki öyleyse" dedi, büyük bir yar var, dedi ki, "Bu tepeyi bu yara dolduracaksın, burasını tarla yapacaksın" dedi ama on beş senede dolma diyor, kitâbların beyânına göre.
Büyük veliyyullahdan birisidir, yalnız ismini vermeyeceğim. Mekke'ye gidenler bu zâtı ziyâret etmeden hiç geçmemişler yani. Onun için bazı kimseler var, dar görüşlü olmayın öyle, "vaktiyle bu adam sarhoşdu şimdi evliyâ mı oldu!" filan diyorlar. Bırak o lafları. Öldü. Her gün ölüp diriliyorsun sen, Allah'ın muhyî ve mümît sıfatları var üzerinde senin. "Et-tâibü mine'z-zenbih ke men lâ zenbe leh". Dinliyor musun? Manâsı, günâha tövbe eden, yani terk eden tövbe eden, bir daha yapmamağa cezm ü kasd eden o günahı işlememiş gibidir diyor Peygamber, sallallahu aleyhi vesellem. Kumların sayısınca, denizlerin dalgasının sayısınca günahın olsa, tövbe etdin mi, Allah affeder. Bitdi o kadar. Sakın ümîdini kesme Allah'dan. Allah'a hüsn-i zann et, Allah'ı sev. Allah sevilecek kudretdii kuvvetdir, öyle bir varlıkdır O.
"Peki" dedi, sabahleyin kalkdı, kazmayı eline aldı gitdi oraya, dolacak gibi değil, yirmi sene çalıssa dolacak gibi değil. Dedi, "Yâ Rabbi, bu ateşi benim kalbime veren sensin, beni tövbeye davet eden gene sensin, beni hidâyete erdiren gene sensin, ben âciz kulum, ben bunu yapacak durumda değilim. Biliyorsun yâ Rabbi hâlimi, ben bunu nasıl yapabilirim, ihtiyarım, tövbe etdim".
Yer sallanmaya başladı. Evet, her şeye kâdir u kayyûm olan Allah. Unu kum, un yapan Allah. Suyu ateş, ateşi su yapan Allah. Birdenbire o dağ kaydı ve orasını doldurdu. Allah'a sevgili olursan ne istersen Allah'dan alabilirsin. Halîl ol! Hâliller, Allah'dan istediklerini alabilirler. Habîbler, istemeden alır. Habîb istemeden alır, halîl istediğini alır.
Gitdi, dedi, "Vazîfem tamam, buyrun, bitirdim işi". Yahudi dedi, "Olur mu öyle şey, alay mı ediyorsun benimle" dedi. Bir de geldi, hakîkaten dolmuş. Fesübhânallah! Yahudi de şaşırdı. Olacak iş değil. Dedi ki, "Doğru söyledin, ben de sana söz vermişdim, seni ben âzâd edeceğim şimdi ama benim ahdım var, sana bir torba altun vereceğim, yüz altun, o altunları benim elime say ki, ben böyle ahd etmişdim, borcunu ödemiş ol. Burayı doldurduğun için ben şimdi yüz altun veriyorum sana, o altunları bana ver ve borcunu öde" dedi. "Olur nasıl istersen" dedi, "helallaşacak değil miyiz?". Bir torba getirdi verdi Hazret'in eline, o da açdı torbanın ağzını, "aç avucunu" dedi Yahudi'ye, "Bismillah" dedi, "Bir, iki, üç, dört,..., doksan dokuz, yüz" altunu Yahudi'ye verdi. Yahudi altunları aldı torbaya koydu, sonra dedi ki, "İslâm'ı arz et bana" dedi. "İslâm'ı bana arz et". O da buyurdu ki, "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûluh".
Burada çok büyük incelikler vardır, onları söylemeden geçiyorum. Herkes kaldıramaz burada câmideki bulunan ihvân u yârânımız, sathî geçiyoruz. Bu "eşhedü" kelimesi şehâdetdir, şehâdet için gözle görmek lâzımdır. Birisini gördüysen ona şehâdet edersin, yoksa mahkemede seni kapı dışarı ederler, öyle şey olmaz. Gözünle görmeğe şehâdet denir. "Eşhedü en lâ ilâhe illallah". Güneş var, a'mâ güneşi görmez. Onun için bu çok mühim mesele. Sen bu kadar söyle kâfî senin için. "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûluh" dedi ve islâm oldu.
"Neden bu îcâb etdi?" dedi. Dedi ki, "Bu torbayı ben sana verdiğim vaktide, bunun içine ben toprak doldurdum. Altun vermedim sana ben, toprak doldurdum verdim. Neden? Görmüyor musun, koca dağı bu yara indirdi Allah, toprağı da altun yapdı" dedi. Çünkü diyor ki benim okuduğum Tevrat'da, "Bir adam hakkıyla tövbe ederse, tutduğu toprak altun olur diyor" dedi. "Ben de acabâ bu âyet sahîh midir diye bunu yapdım, hakîkaten Cenâb-ı Hakk senin elinden toprağı altun etdi" dedi. Ve İslâm ile müşerref oluyorum deyip islâm oldu.
Ne anladın bundan? Hikâye diye dinleme bunu. Eğer hakkıyla günahlara tövbe edersen, Allah'ın sevmediği şeylere, Allah'ın menhiyyâtına tövbe edersen, tutduğun iş rahmet olacak, dünyâ ve âhiret saâdetine seni erişdirecekdir.
www.muzafferozak.com