17 Ekim 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
NUTK-İ ŞERÎF
Çalabım bir şâr yaratmış iki cihân âresinde
Bakıcak dîdâr görünür ol şârın kenâresinde
Nâgehân ol şâra vardım ol şârı yapılır gördüm
Ben dahî bile yapıldım taş ü toprak âresinde
Ol şârdan oklar atılır gelir ciğere batılır
Ârifler sözü satılır ol şârın bazâresinde
Şâkirdleri taş yonarlar yonup üstâda sunarlar
Çalabın ismin anarlar ol taşın her pâresinde
Ol şâr dediğim gönüldür ne âlimdir ne câhildir
Âşıklar kanı sebîldir ol şârın kanâresinde
Bu sözü ârifler anlar câhiller bilmeyip tânlar
Hacı Bayrâm kendi bânlar ol şârın minâresinde
Hacı Bayrâm Velî
Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî
ÎZÂH
Hacı Bayram Velî Hazretlerinin bu nutk-i şerîfi seyr-i sülûk hakkındadır. İnce ma'nâların remzlerle beyân edildiği bu müstesnâ nutk-i şerîf üzerine uzun uzun şerhler yazılmışdır. Biz şimdilik kısa bir îzâh ile yetineceğiz.
Çalabım bir şâr yaratmış iki cihân âresinde
Bakıcak dîdâr görünür ol şârın kenâresinde
Şârdan yani şehirden maksad insanın kalbidir. Sôfiyyeye göre kalb, beytullah-ı hakîkîdir yani Hakk'ın tecellîgâhıdır. Kalb kelimesinin kökü olan fiil "bir hâlden bir hâle geçmek" demekdir. Bu değişim de tecellîyât-ı ilâhî ile olur. Kalb, Kur`an'da çok zikredilmişdir. Îmân, kalb ile olur, وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالإِيمَانِ , Kur`ân Resûl-i Ekrem Efendimizin kalbine nâzil olmuşdur فَإِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلَى قَلْبِكَ , âhiretde mal-mülk-evlad işe yaramaz ancak Allah'a selîm bir kalb ile gidenler kurtulur إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ , Kâfirlerin kalbleri mühürlendiği için îmân edemezler خَتَمَ اللّهُ عَلَى قُلُوبِهمْ.
Kalbin "iki cihân arasında" olması, insanın maddî ve ma'nevî cihetlerine, ulvî ve süflî taraflarına, dünyâya ve ukbâya, insanın âlem-i ervâhdan dünyâya gelip tekrar aslî vatanına dönecek olmasına işâretdir. "Şârın kenarında dîdâr görünür"den maksad, insanın Allah'ı kendisinde bulacağına işâretdir. Ehlullahın "Ararsan Allah'ı kalbinde ara/Kudüs'de Mekke'de Hacc'da değildir" demesi de buna işâretdir.
Nâgehân ol şâra vardım ol şârı yapılır gördüm
Ben dahî bile yapıldım taş ü toprak âresinde
İnsan, ancak mücâhede ile, kalbini tasfiye ve nefsini tezkiye etmek sûretiyle ma'mûr olur. Tıpkı bir şehrin ma'mûr olması için temizlenmesi ve güzel güzel binâlarla, türlü türlü eserlerle süslenmesi gibi. "Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ide Hakk/Pâdişâh konmaz sarâya hâne ma'mûr olmadan" sözü de buna işâretdir.
Ol şârdan oklar atılır gelir ciğere batılır
Ârifler sözü satılır ol şârın bazâresinde
Şehirden atılan oklar, mürşidlerin irşâd maksadıyla sâliklerine verdikleri dersler, söyledikleri sözler ve manevî lutuflardır. Seyr-i sülûk ancak kâmil mürşidlerin murâkabesi altında yapılabilir.
Şâkirdleri taş yonarlar yonup üstâda sunarlar
Çalabın ismin anarlar ol taşın her pâresinde
Mürşidinin murâkabesi altında seyr-i sülûk eden sâlik, onun tavsiyelerine uyarak, dediklerini yaparak gün be gün gönül şehrini imar eder. Bu da zikrullah ile olur. Her bir mertebeye, mürşidin telkîn ettiği esmâyı zikrederek erilir.
Ol şâr dediğim gönüldür ne âlimdir ne câhildir
Âşıklar kanı sebîldir ol şârın kanâresinde
Seyr-i sülûk, kalb tam bir sâfiyete kavuşuncaya kadar devam eder. O mertebeye nefs-i sâfiyye denilmesi de bundandır. O mertebeye gelen sâlik, artık her sıfatdan arınmış, kendinden geçmiş ve Hakk'da yok olmuşdur.
Bu sözü ârifler anlar câhiller bilmeyip tânlar
Hacı Bayrâm kendi bânlar ol şârın minâresinde
Bu remzleri bilmeyen kimseler bu sözlerden bir şey anlamaz, bunları ma'nâsız zannederler. Ehlûllah, şehrin minârelerinde ezan okuyan müezzinler gibidir. Müezzinler Allah'ın daveti olan ezân-ı Muhammedî ile halkı beytullâh-ı îzâfî olan mescidlere çağırır, ehlullah ise insanları beytullah-ı hakîki olan kalbi temizleyerek ma'mûr etmeye ve böylece Allah'ı bulmaya davet ederler.
NAĞME-İ AŞK