Câmi ve Cuma Âdâbı

5 Temmuz 2015 tarihinde yayınlanmıştır.

Cuma
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri kendi tabiriyle "kundağı camide çözülen" zevâtdan idi. Ömrünün tamamını halkı irşâda adamış bu yüce insân, irşâd vazîfesinin önemli bir kısmını câmi ve mescidlerimizde îfâ etmişdi. Efendi Hazretleri uzun yıllar müezzinlik, imâmet, vâizlik gibi vazîfelerde bulunduğundan kadîm câmi âdâbına son derece vâkıf idi. Sohbetlerinde ve vaazlarında, sık sık gördüğü hatâları dile getirir, bilinmesi-uyulması gereken edebleri üşenmeden tekrar tekrar anlatırdı. O günlerde tek-tük görülen âdâba riâyetsizlik bugün maalesef o dereceye vardı ki neredeyse câmilerimizde hiçbir edebe riâyet edilmez oldu. Bu vehâmet yetmezmiş gibi bir de hayat tarzının, teknolojinin ve şartların değişmesi ile yeni yeni edebsizlikler îcâd oldu. Bize de öğrendiklerimizi yazmak vâcib oldu.

Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Câmiye gelen bilsin ki sevilen kişidir. Sen bile sevmediğine evini açmazsın. Allah bir kulunu sevmezse evi olan câmiye almaz, huzûruna almaz. Kuş kafesde nasıl sıkılıyorsa münâfıklar câmide, mescidde öyle sıkılırlar. Câmide rahat değilsen bil ki sende nifâk var! Öyleyse istiğfâr et!
KIYÂFET ÂDÂBI

Efendi Hazretleri buyurmuşlardı ki :

Bir insan, evinde beline havlu dolayıp namaz kılabilir, namazı da pekala olur. Ama câmiye o şekilde gelemez. Evde pijamasıyla, ev kıyafeti ile namaz kılabilir ama cemaate gelirken mü'minlere hürmeten giyimine-kuşamına dikkat etmesi lâzımdır.
Câmiye çorapsız gelenlere ise şöyle bir tenbîhde bulunurdu :
Bazı insanlar vardır, senin ayağını çıplak görünce iğrenebilir. Eğer ayağında çorap yoksa hiç değilse en arka safda dur da, cemaat senden rahatsız olmasın.
Bugün câmilerimizde neredeyse setr-i avrete bile riâyet edilmez oldu, dizleri açıkta bırakan kısa pantolonlar, yırtık kotlar, düşük belli pantalonlar ile namaz kılan yeni bir nesil peydâ oldu.
  Buldular vâsıl olanlar kurbeti âdâb ile
Mâyedârân-ı velâyet kenz-i pinhândır edeb
Eskiden birçok caminin kapısında "neveytü'l i'tikâf / i'tikâfa niyet ettim" yazılı idi

KONUŞMA ÂDÂBI

Efendi Hazretleri buyurmuşlardı ki :

Câmilerde dünyâ kelâmı konuşulmaz! İnsân, sevâba gireceğim derken günâha girer. Mücbir bir sebeb olur da muhakkak konuşmak îcâb ederse, ancak kimsenin duymayacağı şekilde yanındakinin kulağına fısıldayarak konuşabilirsin, o da birkaç kelime.
Efendi Hazretleri, camilere girerken i'tikâfa niyet ederek girilmesini tavsiye ederlerdi. Zîrâ i'tikâf edenlerin zarûret hâlinde mescidde dünyâ kelâmı konuşmasına müsâade edilmişdir. Cemaate bunu hatırlatmak üzere, eskiden hemen hemen bütün câmilerin kapılarında "neveytü'l i'tikâf/i'tikâfa niyet ettim" yazısı vardı. Şimdi birkaç câmide kaldı, onu da okuyup anlayan kalmadı.

Konuşma husûsunda Efendi Hazretlerinin en hassas olduğu husus, Kur'ân-ı Kerîm okunurken konuşulmasıydı. Kur'ân'da sarahaten "Kur'ân okunurken susup dinleyin!" emr-i mübîni olduğu halde Kur'ân-ı Kerîm okunurken konuşan veya başka bir işle uğraşanları yine Kur'an'daki âyetlerle tehdîd ederdi. Hele Kur'ân okunurken arkasını dönüp gidenlere çok celâllenir ve pek şiddetli tehdidlerle dolu "ve men a'rada an zikrî fe inne lehû mâîşeten dankâ, fe nahşuruhû yevmel kıyâmeti a'mâ" âyetini hatırlatırdı.


Zâhiren resm-i ibâdetdir vesâil kurbete
Mihver-i sırr-ı ledünnî vuslat-ı cândır edeb

SAF TEŞKÎLİ

Maalesef hiç dikkat edilmeyen hususlardan biri de safların teşkili meselesidir. Saflar, İmam Efendi'nin tam arkasına gelen noktadan başlayarak önce sağa bir kişi sonra sola bir kişi durmak sûretiyle teşkîl edilmelidir. Bir sağa bir sola dizilerek ilk saf tamamlandıktan sonra ikinci saf da aynı sûrette teşkîl edilmelidir.

Bugün camilerimizde gördüğümüz saflar içler acısı bir haldedir. Hemen hemen bütün camilerimizde o cânım desenli eski halılar çizgili halılarla değiştirilmesine rağmen düzgün bir saf teşkîl edemeyen müslümanların hâl-i pür-melâli pek ibret vericidir.

İMÂM EFENDİYE İTTİBÂ

Efendi Hazretleri, arkasında namaza durulan imâm efendiye tam ma'nâsıyla ittibâ etmenin gereğini vurgular ve imâm efendiden önce hareket edenler hakkında büyük tehdidler olduğunu söylerdi.

CÂMİDEN ÇIKIŞLA İLGİLİ EDEBLER

Efendi Hazretleri birçok kişinin câmiden çıkarken çok önemli bir edebe riâyet etmediğini üzülerek beyân ettikten sonra, şöyle buyurmuşlardı :

Câmiden çıkarken, ayakkabılarınızı kıbleye doğru yerleştirin ki eğilip giyerken kıbleye arkanızı dönmemiş olursunuz, tam tersi kıbleye doğru rükû' etmiş olursunuz. Aksi takdire kıçınızı kıbleye doğru çevirmiş olursunuz ki bu büyük bir edebsizlikdir.
Efendi Hazretleri, ayakkabıların yere veya ayakkabılığa bırakılırken yukarıdan "daannn" diye bırakılmasına da kızar, usulca bırakılması ve cemaatin rahatsız edilmemesi gerektiğini söylerlerdi.

Bir sebeble (olabilir ya, insanlık hâli) abdesti bozulan kişinin, cemaatin sû-i zannına sebebiyet verecek şekilde, safları yararak camiden çıkması da edebe mugâyirdir diye anlatmışdı. "Böyle bir hâl olduğunda sanki burnu kanamış gibi, eliyle burnunu tutarak usulca çıkar, abdest aldıktan sonra yine gelir oturur, böylece cemaati kötü düşünmekten kurtarmış olur" buyurmuşlardı.

Bezm-i vahdâniyyete vuslatda olmuş pîşüvâ
Âzim-i mülk-i ulâya nûr-i seyrândır edeb

CUMA ÂDÂBI

Cuma namazına gusl abdesti ile gelinmesini, güzel koku sürülmesini, mümkün olduğu kadar erken gelinmesini, imam hutbeye çıktıktan sonra katiyyen namaz kılınmamasını, hutbenin iki rekat namaz hükmünde olduğunu ve bu sebeble hutbe esnâsında aslâ konuşulmaması gerektiğini, farzdan sonra camiyi terketmemek ve en azından cumanın dört rekatlık son sünnetini kılmak gerektiğini, son sünnetten sonra kılınan zuhr-i âhirler kılınmayacaksa muhakkak kazâ namazı kılınmasını yıllarca bıkmadan-usanmadan cemaate anlatmışdı. 


HUTBE DİNLEME ÂDÂBI

Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Cuma hutbesi esnâsında konuşulmaz, arkadaşınla da konuşamazsın, yasakdır. Hutbe esnâsında konuşmayı men' etmişlerdir. "Âmîn" ya da "Allahümme salli 'al" Muhammed" diyebilirsin çünkü bunları namazda da söyleyebiliyorsun. Cuma namazındaki hutbeyi dinlemek iki rekât namaz yerine geçer. Yani hutbeyi dinleyen iki rek'at namaz kılmış gibi olur. Eğer hutbe esnâsında dünyâ kelâmı konuşursan bu namaz fâsid olur yani hutbeyi dinlemenin sevâbı gider. Hattâ konuşana müdâhele etmek de konuşmak gibidir. Biri konuşsa da sen de onu susturmaya çalışsan senin de sevâbın gider.
Hatîb hutbeye çıkdı mı artık cemâ'at namaz kılamaz. Hatîb, hutbeyi bitirene kadar namaz kılınmaz. Hani bazısı, ikinci hutbede hemen namaz kılmaya kalkıyor, sakın hâ öyle bir şey yapma. Hutbeyi tamâmen yani nihâyetine kadar dinle. Eğer Cumanın ilk sünnetini kılamadıysan, Cumanın farzından sonra evvelce kılmadığın sünneti kılarak ikmâl edersin, câizdir.
Peyrev-i bezm-i tekemmüldür kemâlât ehline
Mekteb-i ilm-i hakîkat bahr-i irfândır edeb

www.muzafferozak.com



Listeye geri dön