4 Ağustos 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri Amerikadaki bir sohbetlerinde aşkdan bahsederlerken bir ara, "Müsaade ederseniz bir hikâye anlatabilir miyim?" buyurdular ve şu hikâyeyi anlattılar :
İstanbul'da Bayezid Camisi vardır. İstanbul'un mühim câmilerinden bir câmidir. Li-hikmetin İstanbul'un fethinden bu tarafa, o câmide meşâyih bulunur. Şeyh câmisidir. Şeyh de sâkîdir, dervîş kadehdir, aşk da şarabdır. O sâkî elinden o kadeh doldurulur. Bu, kısa yoldur bu. Bazen aşk başka elle de sunulabilir. Bu, yolun kısasıdır.
İşte o câmide, o câminin resm-i küşâdında, Şeyh Cemâl-i Halvetî, o câminin resm-i küşâdı için, pâdişah tarafından tayîn olmuştu. Ve Şeyh kürsüye çıkmıştı, konuşacakdı. Câmide pâdişah ve sadrazam ve şeyhülislâm ve diğer meşâyih, büyük zevât toplanmışdı. Halk da toplanmışdı oraya. Şeyh derse başlayacağı vakitde, konuşmaya başlayacağı vakitde, bir saf adam, belli ki Allah onu gönderdi oraya, bir saf adam ayağa kalkarak, "Şeyh Efendi, bütün halk burada toplanmış, benim eşeğim kayboldu, benim eşeğimi bulur musunuz?" diye Şeyh'e ricâ etdi. "Halka sorun, gören var mı?" dedi. Şeyh dedi ki ona, "Otur, otur ben senin eşeğini şimdi bulurum". Ve halka hitâb etdi, "İçinizde hiç bir şeye âşık olmayan var mı? Aşk nedir bilmeyen var mı?". Ayağa üç adam kalkdı ve dediler ki, "Biz aşk nedir bilmeyiz, sevgi nedir anlamayız". Onun üzerine Şeyh, o adama hitâb etdi, "Sen bir eşek kaybetdin, ben sana üç tâne eşek buldum".
Halbuki eşeğin bile yeşil ota aşkı vardır. Onun için insanoğlu âşık olduğu vakitde, melekden yüksek, aşkı bilmediği vakitde eşekden âdî olur. Amerikalılara bir hediyem olsun.
www.muzafferozak.com