2 Aralık 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Nasıl sordu o soruyu o Amerikalı bana? "Allah'ı görecek miyiz?" dedi, "Evet göreceğiz" dedim. "Peki, ama neyini göreceğiz. Allah araz değildir, cisim de değildir, peki öyleyse Allah'ı nasıl göreceğiz?. Gören nedir görülen nedir?" dedi.
Mısrî Niyâzî Kuddise Sırruh Hazretleri, "Cenâb-ı Hakk'ın cemâlinden 'ayân bir şey yokdur, fakat gözsüzlere pinhân imiş" diyor. Yani Allah'ı gözsüzler göremiyormuş. Hakk'ı görmek için Hakk göze sâhib olmak lâzımdır. İnsan Hakk göze sâhib olursa Hakk'ı görür. Hakk dudak Hakk kelâmı söyler, Hakk göz Hakk'ı görür, Hakk kulak Hakk'ı işidir.
Bu âlemde Cenâb-ı Hakk'ı kalb gözüyle görenler çokdur fakat baş gözüyle gören de vardır. Eğer bir kimse cemâlullahı baş gözüyle görse, Cenâb-ı Hakk'a cihet vermek lâzım gelir. Halbuki Cenâb-ı Hakk mekândan ve cihetden münezzehdir. Cenâb-ı Hakk bir kimseye cemâlini baş gözüyle gösterdiği vakit, öyle tecellî eder ki, o kişinin vücûdunun her zerresi bir göz olur. Yani Allah cihetden münezzeh olarak tecellî eder.
Tabii. Soran adamın ilmi var, hiç ilimsiz olur mu? Zâten âlim, Allah'ı bilendir. Allah'ı bilene âlim denir. İlim kitâb okumakla değildir. Onun için papazlara okumuş efendi derler. İlim denilen nesne, Hakk'ı bilmekdir. Hakk da Hakk ile bilinir. Cenâb-ı Peygamber de dâhil olmak üzere, bütün evliyâullah, hep "Biz Hakk'ı Hakk ile bildik, Allah'ı Allah ile bildik" demişlerdir. Yoksa bu 'akl u fikr ile Mevlâ bulunmaz ve bilinmez. Bilinir ama nâkıs bilinir, insan kendi hayâlini Hakk zanneder. Onun için demişlerdir ki, "Küllü mâ hatara bi bâlik vallahu gayru zâlik" yani Hakk diye ne tahattur ediyorsan, Hakk onun gayrıdır.