15 Mayıs 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Ehlullah hazerâtının beyânına göre, Sûre-i Hakkâ'daki "كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـًٔا بِمَٓا اَسْلَفْتُمْ فِي الْاَيَّامِ الْخَالِيَةِ Külû veşrebû henîen bimâ esleftüm fil eyyâmil hâliye" âyet-i kerîmesinde oruç tutanlara latîf bir işâret vardır. Bu âyet-i kerîme, cennetlik mü'minlere cennete girecekleri sırada yapılacak olan şu hitâbı beyân etmekdedir : "Geçmiş günlerde yaptıklarınızın mükâfâtı olarak âfiyetle yiyiniz ve içiniz".
Bu âyet-i kerîmeye ma'nâ verenler, "الْاَيَّامِ الْخَالِيَةِ el-eyyâmü'l-hâliye" ibâresine, "geçmiş günler" yani dünyâda geçirilen günler diye ma'nâ vermişlerdir. Bu da elbette doğrudur ama burada mühim bir de incelik vardır. "Hâliye" aynı zamanda "boş" demekdir, "eyyâmü'l-hâliye" de boş geçen günler demekdir. Oruç tutanlar yemekden-içmekden ve cinsî münâsebetden kendilerini alıkoyduklarından dolayı o günleri âdetâ boş geçirmiş gibi olurlar. Âyet-i kerîmenin "Külû veşrebû/yiyiniz ve içiniz" diye başlaması da oruca işâret eder. Yani "mâdem ki siz dünyâda Allah rızâsı için oruç tuttunuz, yemediniz, içmediniz sabrettiniz öyleyse artık dilediğiniz gibi yiyip içebilirsiniz" demekdir.
Bu ibâreye dâir diğer bir incelik de şudur ki, mü'minler için âhiret nimetlerine kıyasla dünyâ nimetleri pek kıymetsiz, âhiret günlerine kıyasla dünyâ günleri pek değersizdir. Cennetde geçirilecek bir gün dünyâda geçirilen binlerce güne bedeldir. Bu da dünyâ günlerinin âhirete kıyasla boş geçen günler olduğunu gösterir.
Bu âyetin muhâtabı olan cennetlikler tabaka tabaka olduğu için "eyyâmü'l-hâliye/boş geçen günler" tabirini her tabakaya göre ayrı ayrı değerlendirmek gerekir.
- Avâm için boş geçen gün demek, oruçla geçen gün demekdir zîrâ avâmın bütün eğlencesi yemek-içmek ve şehvânî arzularını tatmîn etmekden ibâretdir. Bunlardan el çekerek geçirilen bir gün avâm için sanki yaşanmamış bir gün gibidir. Cenâb-ı Hakk, onlara oruçlu geçirdikleri bu günlere mukâbil, istedikleri gibi yiyip içecekleri ve şehvânî arzularını tatmîn ederek keyif sürecekleri ebedî bir cennet bahşedecekdir ki bunun adı cennet-i ef'âldir.
- Havâss için boş geçen günler, nefslerini tezkiye ve kalblerini tasfiye etmek için geçirdikleri günlerdir. Zîrâ havâss, nefsi ile mücâhede ederken bir çok fedâkarlıklar yapar ve helâl olan rızıklardan da bir takım meşrû işlerden de vazgeçer. Meselâ kendi yemez başkasına yedirir, kendi giymez başkasını giydirir. Havâss, farz olan ibâdetlerle yetinmez, bir çok nâfile ibâdetlerle ve zikrullah ile meşgûl olur. Bu zevât, dâimâ az yer, az içer, az uyur, az konuşur kısacası bu dünyâ hayâtında nefsine hiç gün yüzü göstermez. Cenâb-ı Hakk, bu gibi kulları için, bu günlerin karşılığı olarak, cennet-i sıfatını hazırlamışdır ki bu cennet, cennet-i ef'âlden çok daha yüksekdir.
- Üçüncü bir zümre daha vardır ki, bunlar Hakk'dan gayrı ne varsa cümlesinden alakâyı kesmiş olanlardır. Bunlara hâssü'l-havâss denir. Bunlar, bu dünyâ hayâtında her şeyden boşaldıkları ve dâimâ Hakk'la berâber oldukları için âhiretde de cennet-i zât ile taltîf olunacaklardır ki bundan daha yüksek bir mertebe yokdur.
Zevk-i cennet nefesi bil Tûr olan dillerdedir
İbtilâ nârını geçdi nûra erdi sâbirûn
Yedi kat gök arş u kürs ü sidreyi geçüp bugün
Müntehâlar müntehâsını bulandır fâizûn