24 Ağustos 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Kıyâmet gününde Allah'ın kullar arasındaki hükmünü kazâ etmesi ve cennet ehli ile cehennem ehlinin yerlerine sevkedilmesine dâir bir hadîsde Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuşdur :
Ve nihâyet yüzü ateşe dönük bir adam kalır. O cennete girecekler arasında en sonuncusudur. Şöyle der, "Yâ Rabbi, yüzümü ateşden uzaklaştır. Zîrâ onun kokusu bana acı veriyor ve alevi beni yakıyor". Allah’ın dilediği kadar böyle yalvarır. Sonra Allahu Teâlâ şöyle buyurur, "Bunu yaparsam, başka bir şey istemeyecek misin?" O kul, "Hayır" der, "başka bir şey istemem". Aziz ve Celîl olan Rabbine Allah'ın istediği kadar vaad ve yemînlerde bulunur. Nihâyet Allah onun yüzünü ateşden çevirir. Cennete yaklaşıp da onu görünce, Allah'ın dilediği kadar susduktan sonra şöyle der, "Yâ Rabbi, beni cennetin kapısına yaklaştır". Bunun üzerine Allah ona, "Evvelce sana verdiğimden başka bir şey istemeyeceğine söz vermemiş miydin? Yazıklar olsun ey âdemoğlu, ne kadar gadredicisin!" buyurur. O kul der ki, "Yâ Rabbi" der ve Azîz ve Celîl olan Allah'a yalvarır. Nihâyet Allah ona sorar, "Bunu sana verirsem başka şey istemeyecek misin?" Kul, "İzzetine yemîn ederim ki hayır!" der. Rabbine, Allah’ın dilediği kadar söz ve yemînlerde bulunur. Sonunda Rabbi, onu cennetin kapısına yaklaştırır. Cennetin kapısında durduğu, cennet ona açıldığı, içindeki hayırları ve sevinci gördüğü vakit, Allah’ın dilediği kadar susar. Sonra şöyle der, "Yâ Rabbi, beni cennete koy". Allahu Tebâreke ve Teâlâ ona, "Hani verdiğimden başka bir şey istemeyeceğine söz vermişdin. Yazıklar olsun sana ey âdemoğlu, sen ne sözünde durmaz kimse imişsin!" der. Kul, "Yâ Rabbi, mahlûkâtının en bedbahtı ben olmayayım" der ve Allah'a devamlı duâ eder. Nihâyet Allahu Tebâreke ve Te'âlâ onun bu hâline güler. Allah ona gülünce, "Haydi gir cennete" der. Kul cennete girince Allah şöyle buyurur, "İste". O da Rabbinden istekde ve temennîde bulunur. Nihâyet Azîz ve Celîl olan Allah ona, "Şunu da iste, bunu da iste" diye hatırlatmalarda bulunur. Nihâyet istekleri son bulunca, Azîz ve Celîl olan Allah şöyle buyurur, "Bunların hepsi ve daha bir o kadarı da senindir".