Cennete Girebilmek İçin Şirkden Tamâmen Kurtulmak Lâzımdır

6 Mart 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

İman
Büyük bir veliyyullah şöyle buyurmuşdur :
Sadece lâ ilâhe illallah demekle "ben mü'min ve muvahhid oldum" diyemezsin. Nefsinin hevâsını terk etmeyen gerçek mü'min ve muvahhid sayılmaz. 
Sûre-i Yusûf'daki "وَمَا يُؤْمِنُ أَكْثَرُهُمْ بِاللّهِ إِلاَّ وَهُم مُّشْرِكُونَ / Ve mâ yu’minu ekseruhum billâhi illâ ve hum muşrikûn" âyet-i kerîmesi bu sırra işâret eder. Nice insanlar vardır ki dillerinde tevhîd olmasına rağmen kalbleri şirk ile doludur. Burada kasdedilen şirk, gizli bir şirkdir ve kendisini değişik şekillerde gösterir. Meselâ Cenâb-ı Hakk'ın takdîrine itiraz yani kadere râzı olmamak gizli şirkin tezâhürlerinden biridir. Yaptığı işi gösteriş için yapmak veya yapılması gereken bir işi "millet ne der" diye yapmamak da gizli şirkin alâmetlerindendir. Hased de kîn de buğz da diğer bütün şeytânî sıfatlar da gizli şirkin alâmetleridir.

Cenâb-ı Hakk, Sûre-i Nisâ'daki "إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ İnnallâhe lâ yagfiru en yuşrake bihî ve yagfiru mâ dûne zâlik" âyet-i kerîmesinde, dilerse her günâhı affedebileceğini fakat şirki aslâ affetmeyeceğini açıkça beyân etmekdedir. Öyleyse şirkin açığından da gizlisinden de mutlakâ kurtulmak gerekir. Bunun yolu da nefsi tezkiye ederek bu kötü sıfatlardan kurtulmakdır.

Sûre-i Bakara'daki "فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ fe men yekfur bit tâgûti ve yü’min billâh" âyet-i kerîmesinde, Allah'a îmândan önce tâgûtu reddetmek gerektiği beyân olunmuşdur. Sôfiyyeye göre insanı Allah'dan uzaklaştıran her ne varsa tâgût hükmündedir. Bunların en başında da nefsin hevâsı ve şeytânî sıfatları gelir. Nitekim bütün günâhlar, bütün ısyânlar, bütün tuğyanlar nefsin hevâsından ve kötü sıfatlarından kaynaklanır. Bunlar da insanı cehenneme götürür. Cennete giden yolun nefsin hevâsından kurtulmak olduğunu da Sûre-i Nâziat'daki, "وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى*  فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى  Ve emmâ men hâfe makâme rabbihî ve nehen nefse 'anil hevâ. Fe innel cennete hiyel me’vâ" âyet-i kerîmesi haber vermekdedir.

Dikkat edilirse Kelime-i Tevhîd "Lâ" ile başlar. "Lâ" demek "Yok" demekdir. Îmân edebilmek için önce Hakk'dan gayrısını nefy etmek yani yok saymak lâzımdır. "Lâ ilâhe" demek, "hiç bir ilâh yokdur" demekdir. "أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh" âyet-i kerîmesi ile beyân olunduğu üzere bir çok insanın ilâhı, nefsinin hevâsıdır. Tevhîdden maksad, öncelikle işte bu nefs ilâhından kurtulmakdır. Nefs ilahından kurtulmadan gerçek mü'min ve muvahhid olunmaz. Gerçek mü'min ve muvahhid olmadan da cennete girilmez.


Nûr eyleyerek nârı fark eyleyegör yâri
Şirkden olasın ârî îmân yoludur bu yol
Listeye geri dön