5 Temmuz 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Gitdiğiniz vakitde, yani bizim cesedimizi de kabre koydukları vakitde, ya güller ve sünbüller ve reyhanlarla kabir bezenir, ya cennet bahçesinden bir bahçe olur, veyâhud cehennem çukurundan bir çukur olur. Bizden evvel götürüp akrebini, yılanını atarlar oraya. Yılanını, akrebini, ateşini sen buradan götürürsün. Orada yılan, çıyan, akrep yok, buradan götürüyorsun ne götüreceksen. Cennetin miftâhı da buradan götürülür, cennetin derecâtı da, hûrilerin, gılmanların, vildanların bahâsı da buradan verilir. "Ed-dünyâ mezrûatü'l-âhire"dir yani dünyâ âhiretin tarlasıdır.
Hemen eteğini beline sok, gayret kemerini beline bağla, hemen Rabbü'l-âlemîn'in huzûruna dur, ibâdet tâata başla. Hemen serîu'z-zevâl ömür, gelip geçicidir. Çocukluk, gençlik, dinçlik derken, bir de bakıyorsun ki daha ihtiyarlığa varmadan, yol kabristana düşüyor. "Filanca nerede?". "Sizlere ömür oldu" diyor. "Allah Allah diri adamdı, akşam gördüm ben onu". Gördün ama ne yapalım, sabahleyin bir pehlivana uğradı ki, o pehlivanın sırtını kimse tuşa getiremez. O kimi tutarsa, pâdişah, paşa, zâlim, hâin, kim olursa olsun, sırtını tuşa getirir. Ona melekü'l-mevt derler.
Onu hakâretle yâd etme, "Azrâil gibi adam" deme. En sonunda onunla karşılaşacaksın. Azrâil aleyhisselâm de. Nasıl olursan öyle tecellî eder. Ya gülerek gelir, sana bir gül koklatır, "Bunu sana Cenâb-ı Hakk cennetinden gönderdi" der, koklarsın, bir de bakarsın ki, rûhunu teslîm etmişsin.