18 Ağustos 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
İslâm'dan önce Hacûn diye anılan bu mezarlık, Harem-i Şerîf'e yaklaşık iki kilometre mesâfededir. Rivâyete göre, buraya ilk defa defnedilen zât, Resûl-i Ekrem Efendimizin büyük dedesi Kusay'dır. Efendimizin dedesi Abdülmuttalib ve amcası Ebû Tâlib ile pek sevgili eşi Hazret-i Hatîce vâlidemiz de burada medfûndur.
Hacûn denilen bu mevki, zamanla "Ma'lât المعلاة" olarak anılmaya başlanmış, mezarlık da "Makberetü'l-Ma'lât" diye meşhûr olmuş. Sonra kelimenin sonundaki tâ harfi düşmüş ve elif harfi de "yâ"ya dönüşmüş, yani "Mu'alla المعلى" şeklini almışdır.
Hazret-i Peygamber'in burayı kasdederek, "Bu kabristan ne güzeldir" buyurmuş olması, Resûl-i Ekrem Efendimizin pek sevgili eşi Hazret-i Hatîce vâlidemizin ve sevgili amcası ile dedesinin de burada medfûn olması sebebiyle, tıpkı Medîne-i Münevvere'deki Baki' kabristanı gibi, bu mezarlığın adının başına da "Cennet" lafzı eklenmiş ve "Cennetü'l-Mu'allâ جنة المعلى" denilmişdir.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Mekke'nin fethinde kendisini evinde misâfir etmke isteyenlerin hiçbirinin davetini kabûl etmemiş ve herkesi hayretler içinde bırakarak doğruca bu mezarlığa gelmiş ve bir vefâ ve feâkârlık timsâli olan sevgili zevcesi Hazret-i Hatîce vâlidemizin kabri yanında bir çadır kurup orada kalmış ve ümmetine büyük bir vefâ dersi vermişdir.
Bu kabristanda Peygamberimizin âile efrâdından ve akrabâlarından bir çok zevât olduğu gibi ashâb-ı kirâmdan, evliyâullahdan ve sâlihlerden de sayısız kimseler vardır.
Evliya Çelebi'nin Seyahatnâmesini yazdığı devirde, bu mezarlıkda yetmiş beş aded kubbeli mezar varmış. Bu türbelerden en büyüğü Hazret-i Hatîce vâlidemizin türbesi olup, Efendimizin dedesi ile amcasının kabirleri üzerinde de kubbeli türbeler varmış. Nitekim 19. asrın sonunda çekilmiş bazı fotoğraflarda bu türbelerden bazıları gâyet açık bir şekilde görülebilmekdedir. Hemen üstte gördüğünüz resim ise Hazret-i Hatîce vâlidemizin türbesini göstermekdedir.
Hicret-i Nebî'den üç yıl kadar önce âhirete intikâl eden ve buraya defnedilen Hazret-i Hâtice vâlidemizin kabri uzun müddet üstü açık bir mezar olarak kalmış, hicrî 729 senesinde görülen bir rüyâ ile üzerine türbe yapılmışdır. Bu türbe, zamanla harâb olmuş, Kanûnî Sultan Süleyman Hân zamanında Mekke-i Mükerreme'de yapılan inşâ ve tamir çalışmaları sırasında gâyet güzel yüksek kubbeli yeni bir türbe inşâ edilmiş ve bir de türbedar görevlendirmiştir. Zaman içinde defalarca tamir edilen, içi en kıymetli eşyâlarla tefrîş edilen, her biri bir sanat eseri olan kıymetli avîze ve kandillerle süslenen bu türbe son defa 1879 senesinde tamir edilmişdir. Mekke halkının her ay ziyâret edip hatim ve mevlid okuduğu bir ziyâretgâh imiş.
Mekke Suudî idâresine geçince, diğer birçok eserler gibi Cennetü'l-Mu'allâ'daki türbeler de yıktırılmış, mezar taşları da ortadan kaldırılmış ve koca kabristan dümdüz edilmişdir. Buna rağmen, Peygamber âşıkları ve Ehl-i Beyt sevdâlıları ister umre yapmakv ister haccetmek için, Mekke-i Mükerreme'ye her gittiklerinde Cennetü'l-Muallâ'ya uğramadan ve Hazret-i Peygamber'in sevgililerini ziyâret etmeden dönmezler.
Ey Hatîce annemiz ey çâresizler çâresi
Ey Resûl-i Kibriya'nın zevcesi hem sâyesi
Ehl-i Beyt'in masdarı mü'minlerin sertâcısın
Hazret-i Zehrâ Betûl'ün vâlid-i üftâdesi