"ﺟﺬﺑﻪ Cezbe" kelimesi "kendine doğru çekmek" anlamına gelen "ﺟﺬﺏ Cezb"den gelir. Tasavvufî bir ıstılah olarak ma'nâsı "Allah'ın kulunu kendine doğru çekip yaklaştırması" demekdir. Allah’ın kuluna husûsî bir ihsânı olan cezbe, kulun irâdesi dışında meydana gelir ve Hakk'ın sevdiği kullarının kalbine muhabbetini ilkâ etmesi ile olur. Kalbi muhabbetullah ile dolan insan, Allah'a severek ibâdet eder ve ibâdetlerini çoğaltır. Cezbe-i ilâhîye nâil olan insan dâimâ Hakk'ı zikreder hattâ zikrullah ile o derece meşgûl olur ki bir zaman gelir Allah'dan başka ne varsa unutur ve böylece vecd ve istiğrâk hâline gelir. Sûre-i Şûrâ'daki "اللَّهُ يَجْتَبِي إِلَيْهِ مَن يَشَاء وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَن يُنِيبُ / Allahu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yünîb" âyet-i kerîmesi işte bu cezbeye işâret eder.
Cezbe-i ilâhî ile Hakk'a âşık olanlara en çarpıcı misâl Üveys el-Karenî Hazretleridir. Zîrâ O, Hazret-i Peygamber'i görmediği halde pek kuvvetli bir cezbe ile Allah'a bağlanmış ve Allah ile kurbiyyet ve ünsiyyet peydâ etmişdir.
Meşhûr sôfilerden İbrâhîm Edhem Hazretlerinin saltanat sürdüğü dönemde bir av esnâsında, "Sen bunun için mi yaratıldın?" diye üç defa kendisine seslenildiğini duyarak tâcını ve tahtını terketmesi ve aşk-ı ilâhî ile çöllere düşmesi böyle bir cezbenin eseridir.
Refref-i şevk ile lâhûta erer seyrânı
Cezbe-i aşkla bir dilde ki feverân olsa
Muzaffer Efendi Hazretleri cezbe-i ilâhî hakkında buyururlardı ki :
Aşkullah ve muhabbetullah ateşi bir kalbe düşünce, o kalbi tamâmen kaplar. Aşk-ı ilâhî kalbi kaplayınca da o insan cezbe-i ilâhî ile meczûb olur ki, Hallâc-ı Mansûr gibi Allah için darağacına bile gitmekden çekinmez hâle gelir, ya da İbrâhim Edhem gibi tâc ve taht gözüne görünmez olur, sâhib olduğu her şeyi bir anda terkeder ve yollara düşer. Bunlar, ancak cemâlullahı temâşâ ile mesrûr ve handân olabilirler.
Ehlullahın beyânına göre cezbe üç türlü olur :
- Birincisi, kulun ibâdet, tâ'at ve zikrullah ile Hakk'a yaklaşmasıyla olur ki nefs ile mücâhede eden sâliklerin cezbesi böyledir.
- İkincisi, henüz ibâdet ve tâ'at ile meşgûl olmayan bir kulun cezbesidir ki İbrâhim Edhem Hazretlerin cezbesi buna bir misâldir.
- Üçüncüsü, avâm arasında görülen meczûbların cezbesidir ki bunlar tecelliyât-ı ilâhiyyenin ağırlığını kaldıramayanlardır. Bunlar cezbenin tesiriyle akıllarını kaybettikleri için tekâlifden berî oldukları halde kendilerinde görülen hârikulâde haller sebebiyle halkın çok itibar ettiği kişilerdir. Halbuki bunlarda marifetullah bulunmadığı için diğer cezbe ehlinden daha düşük bir mertebededirler ve irşâda da ehil değillerdir.