1 Mayıs 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
NUTK-İ ŞERÎF
Cihâna gelmeden maksûd özünü âdem etmekdir
Müsemmâ içre mazhar ismini hem a’zam etmekdir
İnsanın bu dünyâya gelme sebebi, özünü insân etmekdir. Özünü insan etmek demek insânın kendisinde gizli olan ilâhî sırrı bulması demekdir. Bu da, insanın esmâ-yı ilâhiyyeden hangisine mazhar olduğunu keşfetmesidir ki sôfiyye lisânında buna ism-i a'zam denir.
Geçüp sûretle ma'nâdan sarây-ı sırr-ı a’lâya
Derûn-i dilde dildâre dilini mahrem etmekdir
İnsanın vazîfesi Hakk ile arasında perde olan cümle sûret ve ma'nâdan geçerek Hakk'a yaklaşmak, Hakk ile ünsiyyet etmekk, Hakk'a vuslat etmek, Hakk ile berâber olmakdır.
Bu iklîm-i derûnu nefs elinden feth edüp bir bir
O milk-i ma’nevîde rûhu Sultân Edhem etmekdir
İnsanın en büyük düşmanı kendi nefsidir. Nefsine tâbi' olan hürriyetinden mahrûm kalmış bir esîrden farksızdır. İnsanın hürriyeti nefsini esîr edip rûhunu hâkim kılmasındadır. Vücûdu bir ülke gibi düşünecek olursak o ülkenin pâdişâhı nefs feğil rûh olmalıdır ki insan gerçekden hürr olabilsin.
Mutahhar eyleyüp kalbi dü âlem iltifâtından
Sarây-ı beyt-i vahdet Ka'be ile Zemzem etmekdir
Hakk'a vuslat yolunda insana lâzım olan, hem dünyâdan hem ukbâdan alâkayı kesmekdir. Kalbi bunlara bağlı olan vuslat yolunda mesâfe alamaz. Ancak bu ikisinden de yüz çevirirse Allah'a yaklaşabilir. Dünyâ ve âhiret endîşelerinden arınan bir kalb Hakk'ın tecelligâhıdır yani beytullah hükmündedir. Kalbi Ka'be gibi beytullah hâline getirmenin yolu Hakk'dan gayrı ne varsa kalbden çıkarmakdır.
Görünmez dîde-i 'aşka sivâlar lâkin illâ hû
"Me'allah"a erüp sırrını Hakk'la hemdem etmekdir
Kalbinden mâsivâyı çıkaran insanın kalbi muhabbetullah ile dolar. Muhabbet gide gide aşka döner. Âşk da insanı kör eder. Nasıl ki âşıkın gözü ma'şûkundan başkasını görmezse Allah'a âşık olanlar da Hakk'dan gayrısına iltifât etmezler. Nasıl ki âşık, dâimâ sevgilisi ile birlikte olmak ister, fiilen olamasa da fikren onunladır, onu hiç aklından çıkaramaz, Hakk'a âşık olanlar da Allah'ın zikrinden bir an geri kalmazlar.
Bu nâsût 'âleminden eyleyüp lâhûtuna 'avdet
Visâlullah ile Sâmî dilini hurrem etmekdir
Böylece seyr-i sülûk eden insân, bu süflî âlemden ulvî bir âleme yükselir ki bu aslında insanın aslına dönüşüdür zîrâ rûh o ulvî âlemden gelmişdir. Hakk'a vâsıl olarak seyrini ikmâl eden yani vatan-ı aslîsine avdet eden insan, öyle bir bayrama ermişdir ki neşesi ebediyyen sönmez.
Şeyh Abdurrahmân Sâmî Saruhânî
Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî