3 Şubat 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Bir de ağza bakla koyma meselesi var. Eskiden dergâhlara gelen bir adam terbiyesizlik yapdı mı, onun pabucunu ters çevirirlerdi. Tekkelerde de adamın ağzına bakla koyarlardı.
Adamın biri bir çok tekkelere gitmiş, ama gittiği her yerde ayakkabılarını ters çevirmişler yani adamı gittiği her yerden çıkarmışlar. Sonra bir dergâha gelmiş, ordaki Şeyh Efendi, onun yüzüne şöyle bir bakmış.
Evliyâullahın nazarı arslan gibidir. Münkir bâtını görmez. Ehlullah bâtını görür. Allah görür bâtını. Onlar Allah nazarıyla nazar ettikleri için, bâtını görürler. Onun için Resûl-i Ekrem Sultân-ı Enbiyâ buyurmuşlar ki, "ittekû firâsetel mü'mini fe innehû yenzuru bi nûrillah" Yani "Siz mü'minlerin ferâsetinden korkunuz, onlar baktıkları vakit Allah nazarıyla bakarlar ve görürler" diyor.
Şeyh Efendi tekkesine gelen adama, "Nedir senin kusûrun bakayım?" diye sormuş. Adam, "Aman Efendim, bizde kusûr mu arıyorsunuz, arabasıyla var" diye cevap vermiş. Şeyh Efendi, "Peki ama en büyük kusûrun ne?" diye sorunca adam, "Efendim, ben lisânıma sâhib olamıyorum. Bir yanlışlık gördüm mü, hemen küfrediyorum" demiş. Şeyh Efendi, "Gel bakayım buraya, aç ağzını" demiş, bir bakla çıkarmış, "Koy ağzına" demiş. Adam, "Ne olacak bu bakla? Yiyecek miyim?" diye sormuş. Şeyh Efendi, "Yemeyeceksin, kuru bakla bu, ıslanasıya kadar ağzında duracak. Bir şeye kızdığında, küfür edeceğin vakit, bunu dilinin ucuna getirirsin, küfredeceğine Allah'a şükredersin, haydi bakalım" demiş.
Bir gün yolda giderlerken, hava da yağmurluymuş. Şeyh Efendi önden gidiyor, arkadan da bizim dervîş geliyor. Kadının biri pencereyi vurmuş, tak tak tak tak, "Efendi Hazretleri biraz durur musunuz?" demiş. Durmuşlar. Şeyh Efendi, "Dervîş İbrahim!" diye seslenmiş, dervîş "Lebbeyk Efendim" diye cevap vermiş. "Cansa bizim malsa senin, bakalım ne çıkacak" demiş. Dervîş memnûn olmuş. Onun ağzında baklası var, baklayı çıkarıp konuşuyor. Bir müddet sonra kadın, "Efendi artık gidebilirsin" deyince Şeyh Efendi, "Kızım bizi niye tuttun niye gönderiyorsun?" demiş. O arada da yağmur yağmış, Şeyh Efendi fenâ halde ıslanmış. Kadın, "Yumurtaları kuluçkaya basdım, yumurtaları gösterdim ki horozların ibiği sizin tacınızın hotozuna benzesin diye, sizi onun için beklettim" demesin mi! Şeyh Efendi, dervîşe seslenmiş, "Dervîş İbrâhim! Çıkar ağzından baklayı, küfür et şimdi buraya, yeri geldi çünkü" demiş.
Herşeyi yerinde yapacaksın. Yerinde olursa ecir alırsın. Ben şimdi âyet okutacağım, bunu onun için anlattım. "فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ fe men yekfür bi't-tâgûti ve yü'min billah". Yani tâgûta kim küfretmezse o adam mü'min olmaz. Onun için söylüyoruz. Yani konuştuğumuz sözü, havâî filan konuşmadık. Hikâye ama hikâye değil. Anlayana sivrisinek saz.