8 Temmuz 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Cin kelimesi cenn kökünden gelir. Cenn, örtmek, örtünmek, gizli kalmak demekdir. Cinnî, örtülü, gizli manâsına gelir. Cinler gözle görülmeyen mahlûklar olduğu için bu isim verilmişdir. Cinler insandan çok önce yaradılmış bir kavimdir. Bu topluluğa kavm-i cân denir. Arapçada gul ve ifrît tabirleri de cinler için kullanılır. Farsçada cinin karşılığı perî ve dîv diye geçer. Türk edebiyatında da cin yerine daha çok bu iki kelime kullanılmışdır.
Cinlere inanmayan bunları hayâl mahsûlü zanneden pek çok kimse var. İşin acâibi müslümanlar arasında da böyle düşünen kimselere rastlıyoruz. Halbuki cinlerin varlığı Kur`ân ile sâbitdir. Hattâ cinler hakkında müstakil bir sûre vardır Kur`ân'da, Sûre-i Cin. Üstelik yalnız bu sûre-i celîlede değil, Kur`ân-ı Kerîm'in pek çok yerinde cinlerden bahsedilmişdir. Sûre-i Cin hâricindeki âyetlerden bazılarını zikredelim :
- Sûre-i Enâm, 100 : وَجَعَلُوا لِلّٰهِ شُرَكَٓاءَ الْجِنَّ وَخَلَقَهُمْ
- Sûre-i Enam, 112 : وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا شَيَاط۪ينَ الْاِنْسِ وَالْجِنِّ يُوح۪ي بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًاۜ
- Sûre-i Enâm, 128 : وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَم۪يعًاۚ يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُمْ مِنَ الْاِنْسِۚ
- Sûre-i Enâm, 130 : يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ اٰيَات۪ي وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۜ
- Sûre-i Hûd, 119 : وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ
- Sûre-i Hicr, 27 : وَالْجَٓانَّ خَلَقْنَاهُ مِنْ قَبْلُ مِنْ نَارِ السَّمُومِ
- Sûre-i Neml, 17 : وَحُشِرَ لِسُلَيْمٰنَ جُنُودُهُ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ وَالطَّيْرِ فَهُمْ يُوزَعُونَ
- Sûre-i Neml, 39 : قَالَ عِفْر۪يتٌ مِنَ الْجِنِّ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَۚ وَاِنّ۪ي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ اَم۪ينٌ
- Sûre-i Sebe, 12 : وَلِسُلَيْمٰنَ الرّ۪يحَ غُدُوُّهَا شَهْرٌ وَرَوَاحُهَا شَهْرٌۚ وَاَسَلْنَا لَهُ عَيْنَ الْقِطْرِۜ وَمِنَ الْجِنِّ مَنْ يَعْمَلُ بَيْنَ يَدَيْهِ بِاِذْنِ رَبِّه۪ۜ وَمَنْ يَزِغْ مِنْهُمْ عَنْ اَمْرِنَا نُذِقْهُ مِنْ عَذَابِ السَّع۪يرِ-
- Sûre-i Sebe, 14 : فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ اَنْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِي الْعَذَابِ الْمُه۪ينِ
- Sûre-i Sebe, 41 : قَالُوا سُبْحَانَكَ اَنْتَ وَلِيُّنَا مِنْ دُونِهِمْۚ بَلْ كَانُوا يَعْبُدُونَ الْجِنَّۚ اَكْثَرُهُمْ بِهِمْ مُؤْمِنُونَ
- Sûre-i Ahkaf, 29 : وَاِذْ صَرَفْنَٓا اِلَيْكَ نَفَرًا مِنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْاٰنَۚ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُٓوا اَنْصِتُواۚ فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا اِلٰى قَوْمِهِمْ مُنْذِر۪ينَ
- Sûre-i Zâriyât, 56 : وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ
- Sûre-i Rahmân, 15 : وَخَلَقَ الْجَٓانَّ مِنْ مَارِجٍ مِنْ نَارٍۚ
- Sûre-i Rahmân, 33 : يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اِنِ اسْتَطَعْتُمْ اَنْ تَنْفُذُوا مِنْ اَقْطَارِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ فَانْفُذُواۜ لَا تَنْفُذُونَ اِلَّا بِسُلْطَانٍۚ
- Sûre-i Nas, 6 : مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ
Bu âyet-i kerîmeler, bize yalnız cinlerin mevcûdiyetini haber vermiyor, aynı zamanda onların mâhiyet ve husûsusiyyetleri hakkında da bilgi veriyor. Şimdi bu âyetlerden anlaşılan husûsları birer birer zikredelim :
- Cinler de insanlar gibi mükellefdir ve Allah'a kulluk etmek için halk olunmuşlardır.
- Cinlerden îmân edenler olduğu gibi kâfir cinler de vardır.
- Şeytan da cinlerdendir ve ilk isyân eden, ilk kâfir olan cin odur.
- Cinler ateşden yaradılmış mahlûklardır. Ne var ki bu ateş bildiğimiz ateş değildir. Kur`ân'da mâric ve semûm diye tavsif edilen bu ateş, her şeye nüfûz eden, tesirli bir ateş diye tefsîr edilmişdir. Anlaşılıyor ki bu, bir nevi enerji olsa gerekdir. Ama bu elektrik enerjisi midir, radyasyon mudur, başka bir şey midir bilemiyoruz.
- Cinler latîf varlıklardır, insanlar gibi maddî bedenleri yokdur, o yüzden tabiî hâlleriyle görülemezler. Ne var ki farklı sûretlere girebilme kâbiliyyetleri vardır. İnsan sûretinde, hayvan sûretinde görülebilirler.
- Cinler de insanlar gibi evlenirler ve çoğalırlar. Cinler de insanlar gibi topluluklar hâlinde yaşarlar.
- Cinler insanların emri altına girebilirler. Nitekim Süleyman aleyhisselama bu kudret verilmişdi, cinlere de hükmederdi Süleyman Peygamber.
- Cinler insanları görebilir, dinleyebilir. İnsanlardan da cinleri görebilenler, onlarla konuşanlar vardır. Nitekim Efendimiz aleyhisselâm cinlerle görüşmüşdür. Sûre-i Cin'de bu husûsda sarahat vardır.
- Efendimiz aleyhisselâmın bi'setinden evvel cinlerin insanlara bazı haberler taşıdığı, doğrudur. Vaktiyle kâhinler cinlerden aldıkları bu haberlerle kehânetde bulunurlarmış. Efendimizin gelişiyle beraber cinlere sed çekilmişdir. Buna rağmen, gök ehlinden bazı gaybî haberleri aşırmaya teşebbüs eden cinler vardır. Fakat peşlerinden onları yakan bir şihâb gönderilir.
- Cinlerle uğraşmak, onlardan hüddam tutmak mezmûmdur, doğru değildir.
- Bazı cinler insanlara musallat olabilir, rahatsızlık verebilir. Bunlar kâfir cinlerdir. Şeytan'dan Allah'a sığındığımız gibi bunların şerrinden de Allah'a sığınmak lâzımdır.
- Cinler latîf varlıklar oldukları için ömürleri uzundur. Binlerce sene yaşayan cinler vardır.